Bir rivayete göre, vaktiyle İran’da hükümdarlar öldüğü zaman, bütün şehir halkı sarayın önündeki meydanda toplanırmış. Sarayın balkonundan, adına devlet kuşu denilen bir kuş uçurulur, kimin başına konarsa, o adam ülkeye hükümdar olurmuş.Gerçi tarihte, gerek İsa’dan önce İran’da yaşayan Medler ve Persler, gerek İsa’dan sonra yaşayan kavimle
Günün Birinde Kanuni Sultan Süleyman, maiyetiyle Halkalı civarında ava çıkar. Aniden başlayan şiddetli yağmur, padişah ve adamlarını karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda bırakır. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek,“Şu ateş bin altın eder” der.Yağmurun dinmemesi üzerine padişah ve mai
Binbir zorluk içinde yurt dışından dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek zorunda kalmış. İstanbul’dan kalkmış, memleketi olan Karaman’a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığı için, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk” demişler.“Dimyat’a pirince giderken evdeki bulg
(Eşek Sudan Gelinceye Kadar Dövmek: Adamakıllı dövmek anlamında kullanılan bir deyimdir.)Balkan Harbi sıralarında cephedeki bir askerî birlikte su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin ederdi.O zamanlar, mekkare katırlarından başka adına karanfil kolu denilen, merkepli nakliye kolları da vardı. Her bölüğe de bir merkep tahsis edilmiş. Saka neferleri bu eşek
(Dostlar Alışverişte Görsün: Aslında doğru dürüst bir işle meşgul değilken, öyleymiş gibi göstermek; boş durmamak için yapılan, fazla kârı olmayan işler hakkında söylenen bir deyimdir.)Nasreddin Hoca, yumurtanın sekizini bir akçeye alır, dokuzunu bir akçeye satarmış.Hoca’nın bu acayip ticaretini görenler, nedenini sormuşlar. Hoca da cevaben:– Dostlar