Aç gözlü bir dilenci, mübarek bir zattan ısrarla para istedi. O zatın o gün için ona verecek herhangi bir şeyi yoktu. Kemeri de, cebi de bomboştu. Halbuki, eğer parası olsaydı, onun yüzüne altın saçacak kadar cömert biriydi.O çirkin huylu dilenci, o mübarek zattan bir şey koparamayınca, suratını asarak yanından uzaklaştı. Bir yandan da söyleniyordu. Çarşıya geldi
Fatma hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı. Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi:– Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!..Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu.– Aman Yâ Rabbi… Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu.Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum ya
İbn-i Abbas (ra) bir gün sahabelerle oturduğu sırada, ezan okunmaya başladı. İbn-i Abbas (ra) öyle şiddetli ağlamaya başladı ki, cübbesi sırılsıklam oldu. Bunu gören diğer sahabeler de ağlamaya başladılar ve sordular;Ey Resulullah’ın amcasının oğlu, niçin böyle ağlıyorsun? Biz sen ağlıyorsun diye ağlıyoruz. İbn-i Abbas (ra) ise;Müezzinin ne dediğini biliyor musun
Padişahın biri ip hastalığına yakalandı. Hastalık yüzünden bir deri bir kemik kalmıştı. Elden ayaktan o kadar düşmüştü ki hizmetçilerine gıptayla bakıyor, “Ne olaydı bunlar gibi sağlıklı olaydım” diye kendi kendine hayıflanıyordu. Padişahın nedimlerinden biri, huzurda yer öperek dedi ki:– Saltanatın daim olsun padişahım! Bu şehirde mübarek nefesli bir adam
Şam Hükümdarlarından Melik Salih, kıyafet değiştirerek, her seher vakti kölesi ile şehre çıkar, çevreyi dolaşırdı. Arap geleneklerine uygun olarak, yüzünün yarısını örterek çarşı ve mahalleleri gezer, muhtaç kimseleri tespite çalışır, onlara hazinesinden yardımda bulunurdu. Merhamet sahibi, fakir dostu bir adamdı.Yine kölesiyle dolaşmaya çıktıkları bir gece, iki