Bir zamanlar, Hintli bir din adamı tozlu bir yolda yürürken yerde parlayan bir taş gördü. Eğilip onu yerden aldı. Aydınlık bir yerde taşı incelediğinde parıltısına hayran kaldı. Bu taşın ne işe yaradığını bilmiyordu. Onu cebine koydu ve yoluna devam etti. Gide gide yolun kenarındaki bir zahire tüccarının dükkanına geldi. Karnı çok acıkmıştı. Cebindeki kırmızı taş
Uyumalıydım. Karnım tok, sırtım pekti. Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Üstelik elime uykuya birebir olan, kalın kitaplardan birini almıştım. Öyle büyük düşüncelerim, dertlerim de yoktu. Evet, uyumalıydım. Ama bitürlü uyuyamıyordum. Uyku tutmazsa sayı say, derler. Başladım saymaya… Bir… iki… üç… beş… on… yüz… bin̷
Çocuk MasallarıTarık sürekli olarak arkadaşları ile kavga ediyor ve onlara kırıcı sözler söylüyordu. Bir gün öğretmeni onu karşısına alarak nasihat etti. “Sevgili Tarık, sen başkalarını incittiğin zaman hiç doğru bir şey yapmıyorsun, biliyorsun değil mi?”“Evet efendim” diye cevap verdi Tarık, “Fakat bazen kendime hâkim olamıyorum.”“Bak Tarık” diye devam etti öğre
Selma çok sinirli bir kızdı. Olur olmaz şeylere kızar, bağırır, çağırırdı. Evde hiç kimse onu bu kötü huyundan vazgeçirememişti.Doğum gününde arkadaşlarına güzel bir sofra hazırlamıştı. Ama bunu son dakikaya kadar kimseye haber vermediği için doğum gününde pencerelerde beklemesine rağmen kimse gelmemişti. Arkadaşlarını çağırmaya gitti. Önce Özden’i çağırdı, evde
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir zamanlar, uzak ülkelerin birinde yoksul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarımış ki, kadıncağız biricik keloğluna dahi güçlükle bakıyormuş. Keloğlan da, aksine bu durumu hiç umursamazmış. Her şeye gülüp g