Babam kaç gündür hasta yatıyordu, bilmiyorum. Kondumuzun bir odası vardı, mutfağımız banyomuz, oturma odamız, yatak odamız. Yerde yatardık. Babam duvarın yanında yatardı. Yine orada yatıyordu. Babamın yatması demek, eve hiç para girmiyor demekti. Zaten birikmiş paramızda yoktu. Evimizde bulgurumuz, mercimeğimiz, kuyruk yağımız vardı. Ama ekmek gerekliydi.Kalek
Bu Okul Aile Birliği toplantısına gitmem gerekli mi, değil mi, hiç bilmiyordum. Söyleyecek bir sözüm yok. Olsa da kalabalıkta hiç konuşamam.Toplantıya geç kalmışım. Ben okula gittiğim zaman, öğrencilerin ana babalarıyla öğretmenler salonda konuşmaya başlamışlardı.Salonun kapısını açıp adımımı yeni atmıştım, ayakta bir kadın yumruğunu sıkarak,— Geç kalıyorlar efen
Bir gün Avrupa’nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde gezen çocuğun biri bir vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo belli ki oldukça pahalıdır. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile o mağazaya gider. Şanslıdır tablo hala satılmamıştır.İçeri girer ve tabloyu b
Bu hikaye mutlaka okumamız gereken, gerçekten çok güzel bir hikayedir. Herkesin sevmeye ve sevilmeye, sevgiye ihtiyacı vardır.New York’ta yaşayan bir öğretmen, Lise son sınıftaki öğrencilerinin “diğer insanlardan farklı özelliklerini” vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir. California’dan, Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süre
Sokağımızdaki yeni ve bakımlı evlerin arasında çok eski ve harap bir ev vardı. Kapısının üstündeki tarihe bakılacak olursa, neredeyse üç yüz yıllıktı. Bazı günler, aralık kalan perdelerin arasından sert bakışlı ve asık suratlı portreleri görebiliyordum. Sokağın geniş pencereli ve beyaz duvarlı evleri, yaşlı komşularını hor görür gibiydiler. Eski evin şato merdi