İşittim ki, Hüsrev, Şabur’un yaptığı resmi artık beğenmeyip, onu işten çıkardığı zaman Şabur sessiz kalmış. Fakat daha sonra zora düşünce, Hüsrev’e şu meâlde bir mektup yazmış:“Ey adaletiyle kâinatı kuşatan hükümdar, eğer ben ölür gidersem, sen yine faziletinle bâkisin! Gençliğimi senin uğrunda çürüttüm, ihtiyarlığımda beni kovma!”Şayet bir garibin başı fitne ve
Tedbirli Davranan PadişahUmman Denizinden gemi ile bir adam çıkageldi. Bu adam denizlerde gezmiş, sahralarda dolaşmış; Arabı, Türkü, İranlıyı, Rum halkını görmüş; her milletin bilgilerini temiz ruhunda toplamıştı. Sözün kısası dünyayı karış karış gezerek bilgiler kazanmış, seferler yapmış, görüşmeyi ve konuşmayı öğrenmişti. Vücudu iri yapılı; fakat çok fakirdi.
Vaktiyle Hindastan’ın Benares şehrinde Bakuputhaka adında bir kral varmış. Kralın karısı Kraliçe Khema, bir akşam ilginç bir rüya gördü. Bu rüyasında kraliçe insan gibi akıllı altın kuşlar görmüş. Bu rüyadan çok etkilenmiş.Sonraki gün kraliçe rüyasını krala anlatmış. Kral da vezirlerini toplayarak bu rüyanın yorumlanmasını istemiş ve ne yapılabileceğini sor
Allah için çok sevdiği bir dostuydu. Güzel hususiyetleri vardı. İslâmî duyarlılıkları çok yüksekti. İyilikte, yardımseverlikte üstüne yoktu. Dost olunacak bir adamdı. Yalnız bir kötü huyu vardı. Küçük şeylere bile çabuk kırılıyor, inciniyordu. Çabuk kırılmak suretiyle iletişimde hemen bir kopukluk meydana getiriyor; sevdiklerinin, dostlarının olan biteni izah etm
Rivayet o ki, vicdan bir gün ansızın kayboldu. Her yanlışı suçlayan vicdan, beraberinde getirdiği suçluluk duygularını ve acıları da alıp yok olup gitti. İnsanlar “Özgürüz!” diye çığlık atıp onun yokluğundan yararlanmaya başladılar. Soygunlar, yağmalar, kuvvetlinin zayıfı ezmesi, çıkarcılık, yaltaklanma… sıradan hale geldi.Zavallı vicdan ise yol