Anadolu’nun çam kokulu yalçın dağlarının eteğinde kurulmuş eski bir ticaret şehri vardı. İlkbaharda çağlayan suları, kekik kokulu rüzgarları, gelinciklerle süslenen, mor sümbüllerle bezenen tarlaları, çeşit çeşit meyveleri ile insana huzur ve saadet veren bu şehirde servet ve asalette birbirine denk iki tüccar yaşardı. En sıkıntılı zamanlarda birbirine
Akşam sefası kapattı penceresini. Bir şeyler fısıldıyor. Bahar mucize. Kadrini bilene.Bahar yağmurları durdu. Hava biraz daha ısındı. Artık çocuklar, bisiklete biniyor, top oynuyorlar. İnsanlar kıpır kıpır. Doğanın uyanışı bütün canlıları etkisi altına almış. İlkbahar”, Yeniden doğus.. Tazelik.. Kavak yelleri estiren sıcacık pırıltı.. Herkes sokağa atmış k
“Kayayı İtmek” başlıklı hikayesini oku;Değerli yazarlarımızdan Murat Çiftkaya’nın çok güzel hikayelerinden sadece birisidir ‘Kayayı İtmek.’ Okumadan geçmeyiniz lütfen.Fakir bir genç adam geceleyin kulübesinde uyurken, uyku ile uyanıklık arasında odasının ışıkla dolduğunu gördü. Gaipten gelen bir ses ona şöyle dedi:“Bundan böyle
En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur. Seçkinlerin bahtsızlıkları gözümüze sokulur; süslü püslü sözlerle bire bin katılarak anlatılır ve dünya âlem bu acı çeken soyluları seyreylemeye çağrılır: Seçkinler, facianın baskısı altında daha pek çok kişinin acılarını paylaştığın
Hurma ağaçlarıyla süslü yollarda halk neşe içinde idi. Çalgılar çalınıyor, şarkılar sokakları dolduruyordu. Renk renk giysiler içinde cambazlar, şehrin meydanlarında gösteriler yapıyorlardı. Saraya giden yolda şehrin ileri gelen büyük aile reisleri, kumandanlar, tüccarlar Sultanı tebrik etmek için âdeta yarışıyorlardı. Bir haftadır ülkede bayram havası vardı. Çün