Sonbaharın vahşi, fırtınalı günleri telefonumuzu bozdu. Bu da oldukça can sıkıcı olaylara yol açtı.Bir pazar sabahı odamda «Şerlok Holmes»i okuduğum sırada telefon çaldı.— Allo! dediBir erkek sesi:— Amalie’yle konuşabilir miyim? dedi.Evde Amalle adında kimse yoktu. Bu durumda verilmesi gereken en doğru karşılığı verdim:— Hayır, Amelie’yle konuşamazsınız.Erk
Kadir kaşlarını çatmış, elleri belinde, yazıcının ekranında beliren yazıyı okuyordu “Near Empty Red”1Gözünü kıstı. Sağ kaşını kaldırdı. Bir çıkış daha istedi. Bu kez yazıcının ekranında ‘“Empty Magenta”[1] [2] yazıyordu. Gözlerini ekrandaki yazıdan ayırmadan içeriye bağırdı:– Neriman?Neriman üstünde çiçekli mutfak önlüğü, elinde kepçeyle mutfaktan başını uz
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet, bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın
Bir zamanlar, uzak ülkelerden birisinde, küçük bir okul vardı ve burada çocuklar yaşlı bir öğretmenden ahlâk, dilbilgisi, matematik vs. gibi dersleri öğreniyorlardı. Ancak, öğretmen öylesine sert ve disiplinliydi ki, öğrencilerin hepsinin ondan ödü kopuyordu. Hele de yaramazlık yapmışlarsa…Öğrenciler ders çalışırken, öğretmen bir yandan onları gözetler, bir
Her pazar özgür kalır kalmaz iki küçük asker yola düzülürdü. Kışladan çıkınca sağa dönerler, bir askerlik gezintisi yapıyorlarmış gibi sıkı adımlarla Courbevoie’yı geçerler, sonra evlerden ayrıldıkları vakit daha rahat bir yürüyüşle Bezons’a giden tozlu ve çıplak yolu tuttururlardı.Yenleri ellerini örten çok geniş, çok uzun kaputlarının içinde yitmiş,