Bir zamanlar Bremen kentinin yakınlarında bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte türlü türlü hayvanlar yaşarmış. Tavuklar, kuzular, inekler, kazlar ve bir de eşek varmış.Eşek çiftliğin en çalışkan hayvanıymış. Gel zaman git zaman eşek ihtiyarlamış. Eskisi gibi çalışamaz olmuş. Çiftlik sahibi de artık işe yaramıyor diyerek, onu satmak istemiş. Eşeği almak isteyen bir ad
Nasrettin Hoca’nın huysuz bir eşeği vardı. Eşeğin huysuzluğundan bıkan Hoca, onu satmaya karar verdi. Eşeği zar zor pazara götürdü. Satması için onu hayvan cambazına teslim etti. Ama eşek, alıcıları yanına hiç yaklaştırmadı. Kimini ısırdı, kimini çifteledi; alıcıların hepsini kaçırttı. Hayvan cambazı çaresiz kaldı. Eşeği satamayacağını anladı. Eşeği götürüp Hoca’
Bu Okul Aile Birliği toplantısına gitmem gerekli mi, değil mi, hiç bilmiyordum. Söyleyecek bir sözüm yok. Olsa da kalabalıkta hiç konuşamam.Toplantıya geç kalmışım. Ben okula gittiğim zaman, öğrencilerin ana babalarıyla öğretmenler salonda konuşmaya başlamışlardı.Salonun kapısını açıp adımımı yeni atmıştım, ayakta bir kadın yumruğunu sıkarak,— Geç kalıyorlar efen
Ünlü sanat merkezlerinden birini gezen bir çocuk duvarda çok güzel bir tablo gördü. Belli ki oldukça pahalı idi. Çocuk, tabloyu abisine doğum günü hediyesi olarak almak istedi. Bir iş buldu ve çalışmaya başladı. Aylar sonra biriktirdiği tüm parayla o galeriye gitti. Şanslı idi, çünkü tablo hala satılmamıştı. İçeri girerek ressamı buldu. “Abimin doğum günü için bu
Genç ve başarılı bir yönetici, yeni aldığı Jaguar arabasıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde geçiyordu. Parketmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek olan çocuklara dikkat ederek gidiyordu ve bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı. Arabayla caddeden yavaşça geçerken birden arabasının kapısına bir tuğla atıldığını farketti. Aniden arabasını durdurarak tuğla