Hz. Enes (r.a.)nın anlattığına göre:Resûlüllah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:– Ümmetimden iki kişi Allâh’ın huzuruna gelirler.Birisi,– Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der.Allah Teâlâ da ötekine,– Hakkını ver, buyurur.Adam,
Zengin bir adamın Lokman adında bir hizmetçisi vardı. Hizmetçi ancakçok akıllıydı, akılda vezirler padişahlar kadar üstün idi. Hikmet bilgisini adını aldığı Lokman (a.s) dan almıştı.Lokman gece gündüz işlerini en güzel ve en çabuk bir şekilde gören gayretli biriydi.Bu sebeple efendisi onu oğullarından bile üstün tutardı. Lokmanın efendisi görünüşte onun efendisi
Mısır’da bir padişah ölüm döşeğinde idi. Parlak yanağı iyiden iyiye solmuş, hastalıktan yüzü sararmıştı. Mısırlı hekimler onu iyileştirecek hiçbir ilaç bulamadılar. Hep birlikte başına toplanmış, çaresizce ölmesini bekliyorlardı. Ölmek üzere olan padişah şöyle sayıklıyordu:– Mısır’a benim gibi değerli bir padişah gelmemişti. Sonu ölüm olduktan sonra Mısır’ı
İki Cihan Padişahlığı İçinBir adam, Keykubad Şah’a:– Padişahım! Saltanatına zeval gelmesin, diye dua etti.Orada bulunan bilge bir kimse bu duayı doğru görmeyip dedi ki:– Bu şekilde dua etmek mantıklı değil. Feridun, Dahhak ve Cem gibi Fars padişahlarından saltanatına zeval gelmeyen kimi bilirsin? Aklı başında insan, imkânsız şeyler istemekten kaçınmal
Padişahın biri ip hastalığına yakalandı. Hastalık yüzünden bir deri bir kemik kalmıştı. Elden ayaktan o kadar düşmüştü ki hizmetçilerine gıptayla bakıyor, “Ne olaydı bunlar gibi sağlıklı olaydım” diye kendi kendine hayıflanıyordu. Padişahın nedimlerinden biri, huzurda yer öperek dedi ki:– Saltanatın daim olsun padişahım! Bu şehirde mübarek nefesli bir adam