Kendini Beğenmişlik5 Aralık, PazartesiDün Votini ile Rivoli Caddesi’nde gezmeye gittik. Dora Grossa Sokağı’ndan geçerken Stardi’ye rastladık. Kendisini gördüğümüzün farkında değildi. Bir kitapçı vitrinine o kadar dalmıştı ki; yanından geçsek yine göremezdi. Gözlerini kapağı açık duran renkli atlastan ayıramıyordu. Kimbilir, belki de ona sahip o
tutsak bülbülÇin’in imparatoru, Çin porseleninden yapılmış çok ünlü ve adı dillere destan olmuş güzel bir sarayda yaşıyordu. Porselen saray, özenle yapılmıştı. Çok inceydi. Sanki dokunsan kırılacak gibiydi.Büyük kral, sarayını halkından daha çok seviyordu. Devlet işlerinin dışında kalan bütün zamanını sarayın güzellikleri arasında geçiriyordu. Sarayın içi ve dışı
Bir varmış, bir yokmuş bundan çook eski bir zamanlardan birinde küçük bir kasabada Geppetto adında ihtiyar bir oyuncakcı yaşarmış. Yaptığı tahtadan oyuncakları satarak geçimini sağlarmış. İhtiyar oyuncakçının hayatta üzüldüğü tek şey bir çocuğunun olmamasıymış. Bir çocuğunun olması için neler vermezmiş ki. Bir gün yeni bir oyuncak yapmak için ormana gidip kütük a
Akşam olmak üzereydi. Annemin yokluğuyla başlayan gün biraz sonra bitecek. İyi ki büyük teyze var. O yanımda olduğu için kendimi yalnız hissetmedim. Aslında bana çok şey de öğretmiş oldu.Acaba büyük teyze kaç yaşındadır? Sormak hiç aklıma gelmemişti ama çok büyük olması gerekir. Suratı kırış kırış, ama yine de seviyorum onu. Namaz kılarken örttüğü beyaz başörtüsü
Fatma hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı. Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi:– Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!..Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu.– Aman Yâ Rabbi… Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu.Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum ya