Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde büyük bir dağda bir alageyik yaşarmış, çevredeki avcılar hep onu yakalamak isterlermiş.Günlerden bir gün, avcılar yine alageyiğin peşine düşmüşler. Alageyik avcıların önünden bütün gücüyle kaçıyormuş. Alageyik bir bağa dalmış, asmalardan birinin altına saklanmış.Avcılar görmeyip geçip gitmişler.Alageyik tehlike geçince doğr
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bundan yıllar yıllar önce, zamanın birinde bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ama çok büyük bir hayal
Tilkiyle Teke Tilkinin biri bir kuyuya düşmüş, bir türlü çıkamazmış. Oradan bir teke geçmiş, susadığı için kuyuya bakmış, tilkiyi içeride görünce:“Bu su iyi mi? İçilir bir şey mi?” diye sormuş. Tilki işi babacanlığa vurup suyu bir övmüş, bir övmüş, tekenin ağzının suyunu akıtmış:“Hiç durma, in aşağı!” demiş.Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili da
Eski zamanlardan birinde bir alageyik ormanda otlarken, avcıların attığı oklardan biri, güzel alageyiğin gözüne gelmiş ve gözünü çıkarmış. Alageyiğin tek gözü kalmış.Alageyik bir gün deniz kıyısına varmış, otlanmaya başlamış. Bir yandan da can korkusu yüreğinde kıpır kıpırmış.– En iyisi, demiş. Tek gözümü karadan yana çevireyim, dikkatli olayım. Avcılar ma
Ormanlık bir bölgede bulunan bir su birikintisinde yaşamakta olan kurbağacık hiç arkadaşı olmadığından yakınıyordu. Bu kurbağacık vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçiriyor, bazen de sudan çıkıp, çimenlerin üstünde zıplayarak geziniyordu. Her gün bir önceki günün tıpatıp benzeriydi.Her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir tekdüzeli