Vaktiyle küçük bir kasabada yaşayan dürüst, temiz bir delikanlı zaman içinde geçim sıkıntısı çekmeye başladı. Bu sıkıntısına çözüm bulamayınca, memleketine çok uzak şehir merkezine giderek iş bulup çalışmaya, kendine düzenli yeni bir yaşam kurmaya karar verdi. Hazırlanıp zaman kaybetmeden yola çıktı. Bu delikanlı, yolculuğu sırasında yorum ve açıklaması kend
Bilgelik Hikayeleri; Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış… Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara ciddi bir meblağ teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. “Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep.Günün birinde, bir sabah kalkmışlar k
Genç bir antikacı Anadolu’nun ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları köylülerden ve malın değerini bilmeyenlerden yok pahasına satın alarak İstanbul’da satıyordu. Bir seferinde arabası karlı yolda saplandı kaldı ve antikacı arabasını terk ederek yürümek zorunda kaldı. Yoğun tipi altında artık donmak üzereyken bir ihtiyar tarafından bulundu. Yaşlı
Bir adamın güneyde yüz dönüm arazisi vardı. Fakat en az 1.000 dönüm toprağı olması için fazlasıyla hırslanmıştı. Bu sebeple çeşitli yerleri dolaşıyor ve o zamana kadar işlenmemiş ama bereketli geniş araziler arıyordu. En sonunda yolu dağlık bir bölgedeki bir krallığa düştü.Kral, adama istediği kadar arazi verebileceğini söyledi. Tek sınır adamın dayanıklılığı idi
Zengin bir tüccar kutsal bir mekâna ziyarete gidiyordu. Bir hırsız da kendisini takip ediyor ve cüzdanını çalmak istiyordu. Adama aynı yere gitmekte olan bir kişi olduğunu söylemiş ve numara yaparak onunla yakınlaşmıştı.Geceyi geçirmek üzere bir handa kalacaklardı. Herkes derin bir uykuya dalınca hırsız ayağa kalktı ve zengin tüccarın çantasını her yerde aradı. H