Kış, beyaz ağaçlar yaratır topraktan; bazı insanlarda umutsuzluk yaratır, ama bir sevgi iliştirir bu umutsuzluğa, dünyanın en garip çiçeğini yaratır.Annesi babası ölmüştü kızın, başında bir kukuletası sırtında yırtık bir elbisesi ve tüyleri yağmur yemiş bir paltosu vardı. Böyle bir kızın cebinde olsa olsa bir dilim ekmeği olur ancak, avucunda sıkı sıkı tuttuğu bi
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde. Vay neler varmış vay neler varmış. Yeller eser, sular çağlarmış. Aptallar top oynar, akıllılar ağlarmış. Allah’ın kulu da çokmuş. Kimisi akıllı imiş, başlarında kavak yeleri esermiş, kimisi akılsızmış, genç kızlara türkü söylermiş. Böyle zamanlardan birinde,
Vakti zamanında bir değirmenci varmış. Bu değirmencinin de pek çok tavuğu varmış. Günün birinde tilkinin biri bu tavuklara müptelâ olmuş. Bir gün değirmenciye şöyle demiş:“ Ey değirmenci, eğer bana bir tavuk verirsen sana ömrünce unutamayacağın bir iyilik yapacağım.”“Yahu sen benim tavuklarımdan ne istersin, bırak benim yakamı. Seni vurup öldürürüm, eceline mi su
Bir varmış, bir yokmuş evvel zamanda, güngörmüş, bir kadının gayet yakışıklı, boylu poslu, bir delikanlı evlâdı varmış. Onu kadıncağız saraya hükümdar maiyetine vermiş.Günün birinde hükümdar, maiyetinin arasında dolaşırken hepsine sordu:“İçinizde Ali Cengiz oyununu bilen var mı?”Hepsi sustular, cevap vermediler. Yalnız içlerinden o delikanlı karşılık verdi:“Emiri
Bir varmış, bir yokmuş, Allahın kulu pek çokmuş. İnebolu, Yanbolu; iki boş bir dolu, bende bilmece dam dolu.Evvel zamanların birinde, bir padişahın ülkesinde, fukara bir balıkçı vardı. Gün geldi balıkçı öldü, bir oğlu kaldı arkada. Babasının sanatını eline alarak, o da balık avcılığına başladı. Gecelerden bir gece, bir düş gördü. Diyordu ki, bir ses. “Yarın tutac