Derelerden gelir sel gibi, tepelerden gelir yel gibi; konup göçerek, lale sümbül biçerek, vara vara vardım bir kahveye; kırk kişi ile ahbap oldum. İç merdiven, dış merdiven, ağaç merdivenden çıktım yukarı.Bir varmış bir yokmuş, evvel zamanda yaşayan yedi tane ahmak¹ adam varmış. Bir gün bu yedi ahmak, pazara gezmeye çıkmışlar. Gezip dolaşırlarken karınları acıkmı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; cinler cirit atarken, eski hamam içinde. Üşüdüm üşüdüm, daldan armut düşürdüm. Armudumu yemişler, bana çirkin demişler. Çirkin değil güzelim, inci mercan dizerim.Bir varmış, bir yokmuş, çok uzun yıllar önce yüce bir dağın tepesinde korkunç bir mağara varmış. Bir gün anne ve babası öldükten sonra yetim kalan bir genç kız, e
Masal; Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde; develer top oynarken eski hamam içinde… Babamın dokuz arısı vardı, dünyalar başına dardı. Sayar alırdı içeri, sayar çıkarırdı dışarı… Ben de göz kulak olurdum az çok.Bir gün baktım ki biri yok! Gayrı unuttum gazı tuzu; çıkardım kümesten çil horozu; boynuna geçirdim başlığı, ne kayalığı düşündüm ne taşlığ
Adamın birinin bir keçisiyle bir de eşeği varmış. Keçi:“Ona benden daha iyi bakıyorlar! Onu benden daha iyi yediriyorlar!” diye eşeği kıskanırmış. Bir kurnazlık düşünmüş, eşeğe demiş ki:“Ne olacak bu senin durumun? Bir değirmen taşına koşarlar, onu çevirirsin, bir arkana yük vururlar, onu taşırsın! Bir gün rahat ettiğin yok… Ben senin yerinde olsam ne yaparım, bi
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bundan yıllar yıllar önce zamanın birinde, bir padişahın güzel bir kızı varmış. Günlerden bir gün, zengin bir adamın oğlu padişahın güzel kızını istemiş. Her iki taraf iyice görüşüp konuştuktan sonra, padişah, zengin adamın oğlunu damatlığa kabul etmiş.Aradan biraz zaman geçtikten sonra kırk gün, kırk gece düğün yapmışlar