Nasrettin Hoca bir komşusundan ödünç para almıştı. Borcunu vaktinde ödeyemedi. Alacaklı, bir gün kapısını vurdu.– Kusura bakma Hoca Efendi, alacağımı istemeye geldim.Nasrettin Hoca’nın o anda kesesinde bir akçesi bile yoktu. Komşusuna:– Bak, şu bahçenin kenarındaki çalıları görüyor musun?Buradan geçen koyunların yünleri bu çalılara takılacak. Bu yünle
Nasrettin Hoca, aldığı iki kilo eti eve göndermiş. Eti götüren çocuğa:– Aman oğlum, unutma! Hanıma söyle, bu etle yemek yapsın, demiş.Nasrettin Hoca’nın hanımı eti almış. Güzel bir yemek yapmış. Öğle saatinde komşular gelmişler. Hoca’nın hanımı, nezaket olsun diye komşuları yemeğe davet etmiş. Komşular oturmuşlar, yemeği bir güzel yemişler. Hoca, akşam eve
Nasrettin Hoca, güzel bir yaz sabahı evinden çıkıp tarlasına gitmiş. Öğlene kadar çalışmış. Hava çok güzelmiş. Tarladaki işleri bitince gölün kıyısını gezerek evine gitmeye karar vermiş. Çimenler yemyeşil, göl masmaviymiş. Kuşlar ‘cik cik’ diye ötüyormuş. Hoca, gölün kıyısına oturmuş. Karnının açlığını fark etmiş. Yanında hanımının tarlada yemesi için hazırladığı
Çocuklar Nasrettin Hoca’yı çok seviyorlarmış. Hoca’nın da çocukları çok sevdiğini bildikleri için ona şaka yapmaktan çekinmiyorlarmış. Bu sefer niyetleri Hoca’nın çarıklarını alıp kaçmakmış. Bunun için de bir yolunu bulup Nasrettin Hoca’yı ağaca çıkartmaya karar vermişler.Nasrettin Hoca çocuklara,– Hayırdır çocuklar, söyleyin bakalım ne istiyorsunuz, diye s
Nasrettin Hoca bir sabah, güneş doğarken evinden çıkmış. Tarlaya doğru yola koyulmuş. Hava çok güzelmiş. Etrafına bakınırken yolun kenarında bir ceviz ağacı görmüş. Ağacın dibinde biraz uyumak istemiş. “Daha erken, burada biraz dinleneyim. Tarlaya sonra giderim.” diye düşünmüş. Heybesini başına yastık yapmış ve ağacın altına uzanmış. Tam uykuya dalacakken gözü, y