Bir varmış, bir yokmuş, Allahın kulu pek çokmuş. İnebolu, Yanbolu; iki boş bir dolu, bende bilmece dam dolu.Evvel zamanların birinde, bir padişahın ülkesinde, fukara bir balıkçı vardı. Gün geldi balıkçı öldü, bir oğlu kaldı arkada. Babasının sanatını eline alarak, o da balık avcılığına başladı. Gecelerden bir gece, bir düş gördü. Diyordu ki, bir ses. “Yarın tutac
Masal masal matitas… Kalaylandı bakır tas… çukura düştü çıkamaz… Pır pır eder uçamaz.Var varanın, sür sürenin… Habersiz bağa girenin, hali yaman demişler… Masaldır bunun adı… Söylemekle çıkar tadı… Her kim dinlemezse bunu, hakkından gelsin kambur dadı…Bir varmış, bir yokmuş. Vakti zamanında bir padişahın üç oğlu ile
Bir Hint hükümdarının çok güzel, ve çok yetenekli bir kızı vardı. Soyluların yakın ormanlardaki av partilerine katılmaktan çok mutlu olurdu. Çok iyi bir at binicisiydi.Ok atışında ise; ülkenin en iyi eğitilmiş okçularından biriydi. Günün birinde atı ile güzel bir geyiği kovalarken, ansızın kendini sık bir ağaçlık alanda buldu. Çevresi ile bağlantısı kopmuştu. Yük
Bir zamanlar Hindistan’da Benares şehrinde güçlü bir kral yaşardı. Onun en büyük zevki oranda av peşinde koşmaktı. Kral ava gittiği zaman daima etrafında elli avcı bulunurdu. Bunların çoğu saray halkı, soylular, vezir ve komutanlar idi.Güzel bir ilk bahar günü, kral Kızıl Orman dedikleri bir bölgeye avlanmaya gitmişti. Bir zamanlar bu bölge av yönünden çok zengin
Çok eskiden bir vakitler bir karı koca yaşardı. Evlilikleri boyunca hiç çocukları olmamıştı. Bu sebeple her ikisi de çok üzgündü ve hiç mutlu değildi. Artık ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Sonunda günün birinde bir büyücüden yardım istemeye gittiler.Durumu anlattılar.“Bu iş kolay” dedi büyücü, “dolunay ışığında iki küçük balık tutun biri erkek, biri dişi. Onla