Asıl adı “Hüsrev ile Şirin”olan bu hikaye, Ali Şir Nevai, Lemii gibi şairlerin olayın üçüncü kişisi olan Ferhat’ı ön plana çıkararak “Ferhat ile Şirin” adlı mesneviler yazmaları sonucu Anadolu da bu adla tanınmıştır.Hikaye Anadolu efsanelerinde analtılanlara göre Amasya’da geçmektedir. Ferhat Amasya’da yaşayan bir nakkaşt
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde. Vay neler varmış vay neler varmış. Develer tellallık yapar, pireler davul çalarmış. Cinler cirit oynar, periler şarkı söylermiş. Sonra efendime söyleyeyim. Allah’ın kulu çokmuş. Nar gibi kızaran, ahına yanan kızlar, delikanlılar pınar gibi kaynarmış. Böyle bi
Çok eski yıllarda Bağdat’tan göç etmiş bir bey varmış. Şehir şehir dolaşırmış. Macera meraklısı, kahraman, nükteci ve zekâ oyunları yapmaktan hoşlanırmış. Gel zaman git zaman Türkiye’ye yerleşmiş. Aşiret kurmuş, boylar yetiştirmiş, nesiller üretmiş. Ege kıyılarında yıllarca hüküm sürmüş. Bu beyin torunlarından Ali Şah, dedelerinin buyruğunu aynen yaşatan, kahrama
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir avcı, yolda giderken ağzı kapalı bir kutuya rastlamış. Kutunun ağzını açınca, bir de ne görsün! Kocaman bir yılan kendisine bakıyor, adama:“Arkadaş, benim kutumu niye açtın? Beni rahatsız ettin ben de seni sokacağım.”demiş. Adam:“Aman yılan kardeş, kutunun içinde ne var diye merak edip açtım. Sövmedim, dövmedim, beni ni
Bir varmış bir yokmuş, bir köpekle horoz varmış. Bunlar bir gün yolculuk sırasında kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. “Biz niçin insanoğluna boyun eğiyoruz, biz de gidip bir dağ başına yerleşelim. Orada nüfusumuz artsın, hür bir şekilde yaşayalım.” demişler. Daha sonra da dağa çıkmışlar. Akşam olunca bunlar yatacak yer aramışlar. Horoz bir ağacın üzerine çık