Deyimlerin Hikayelerinden Abayı Yakmak: Dışarısı kış kıyamet… Hava buz gibi, yağmur delicesine yağıyor, fırtına yıkıyor ortalığı. Tekkenin en geniş odasında, genç dervişler, sırtlarını alev alev yanan ocağa vermiş, ders dinliyorlardı. Ocağa sürekli odun atılıyor, alev canlı tutuluyordu, ama geniş odanın ısınmasına yetmiyordu bu. Genç dervişler, dikkatlerini hocal
“Birisinden bir iş bekliyorsanız, ihtiyaçlarını da karşılamanız gerekir”Ormanda odun toplayan bir oduncu, annesini kaybetmiş bir ayı yavrusu görür. Aç, susuz yavruyu atar heybesine, evine götürür. Suyunu verir, karnını doyurur. Zamanla büyür yavru. Gücü artar, pençeleri sertleşir. Elinde olmadan sağa sola zarar vermeye başlar.Oduncu, genç ayıyı bir zi
Hikaye Oku; (İnsan, açsa yemeye devam eder. Toksa önüne ne konursa konsun, daha fazla yemek istemez.)Eski zamanın birinde bir ağa, adamlarından birine çok kızar. Giysilerini çıkarttırıp bir direğe bağlar onu. Üstüne de pekmez döktürür.“Bir gün böyle bekleyecek,” deyip gider.Pekmezi fark eden arı ve sinekler hücum eder adamın üstüne. Vücudunda gezinmeye, konup kal
Öğretmen geldi; sınıfa girdi:– Günaydın! Dedi.Bütün sınıf karşılık verdi:– Günaydın Öğretmenim.Herkes yerine oturdu; Tombul Hamza homurdandı durdu… Meyve suyunu arıyordu, herkesi azarlıyordu…– Bilirsiniz benim huyumu, kim içti meyve suyumu?… Yakalarsam fena yaparım, meyve gibi suyunu sıkarım!…– Belki birisinin canı
(Sabrı tükenip, o zamana kadar söylemediğini söyleyivermek anlamında bir deyim.)Eski zamanlarda çok küfürbaz bir adam varmış. Memleketin müftüsü bu adamı çağırıp sık sık nasihat edermiş.Küfür edeceği sırada aklına gelip, vazgeçmesi için de ağzında bir bakla tanesi tutmasını önermiş.Bir gün yine müftü efendi bu adama nasihat ederken, münasebetsizin biri içeri girm