Uzaklarda bir ülkede, ormanla kaplı bir ada varmış. O kadar güzel bir yermiş ki cennet gibiymiş. Bu ormanın kralı aslan değil, pençesi ve dişlerinin keskinliğiyle ünlü bir kaplanmış. Bu kaplan bütün vahşi hayvanları sindirerek adanın mutlak hakimi olmuş. Kabahati olanı derhal cezalandıran ve vazifesini iyi yapanı da anında mükafatlandıran bir kralmış. Bütün hayva
Çok eski zamanlarda, Japonya’da cesur bir savaşçı yaşarmış. Herkes ona, “Tawara Toda” yani “Pirinç Çuvalının Efendisi” dermiş ama asıl adı Fujiwara Hidesato imiş. İşte bu adı nasıl aldığının çok ilginç bir hikayesi var.Hidesato, gerçek bir savaşçının ruhuna sahipti ve boş durmaya dayanamazdı. İşte bu yüzden, günün birinde, maceralara atılmak üzere iki kılıc
Nasrettin Hoca bir akşam yorgun argın eve dönmüş. Karnı çok açmış. Gözlerinden uyku akıyormuş. Hanımı hemen yemek hazırlamış. Birlikte yemek yemişler. Nasrettin Hoca hanımına o gün yaşadıklarını anlatmış, hanımı da komşularından söz etmiş. Nasrettin Hoca yemekten sonra hemen yatmış ve derin bir uykuya dalmış. Gece Nasrettin Hoca’nın hanımı bahçeden gelen tıkırtıl
Bir gün yolda iki komşusu Hoca’yı durdurmuş. Önce Hoca’ya hâl hatır sormuşlar. Sonra adamlardan uzun boylu olan:– Hocam bizim merak ettiğimiz bazı şeyler var. Sana sorabilir miyiz, demiş. Hoca:– Buyrun, sorun evladım. Bildiğim şeylerse elbet söylerim, demiş. Fıkra Aslında adamların niyeti Hoca’ya cevaplayamayacağı sorular sorup onu zor durumda bırakma
Nasrettin Hoca’nın hanımı bir gün, büyük bir kazana ihtiyaç duyar. Ama evlerinde uygun bir kazan bulamaz. Hanımı, Hoca’ya:– Efendi, git de komşudan kazan isteyiver, der ve Hoca da komşusunun kapısını çalar. Kapı açılınca Hoca ezile büzüle:– Komşum, şey, şu sizin kazanı bize ödünç verebilir misiniz? Çünkü hanım bulgur kaynatacak da, der.Meğer Hoca’nın