Çok eski yıllarda Bağdat’tan göç etmiş bir bey varmış. Şehir şehir dolaşırmış. Macera meraklısı, kahraman, nükteci ve zekâ oyunları yapmaktan hoşlanırmış. Gel zaman git zaman Türkiye’ye yerleşmiş. Aşiret kurmuş, boylar yetiştirmiş, nesiller üretmiş. Ege kıyılarında yıllarca hüküm sürmüş. Bu beyin torunlarından Ali Şah, dedelerinin buyruğunu aynen yaşatan, kahrama
Bir varmış bir yokmuş, bir padişahın bir tek kızı varmış. Bu kız her gün has bahçenin içinden akan bir derenin kıyısına oturur serinlermiş. Günlerden bir gün yine bu derenin kıyısında serinlerken, kolundaki bileziğini çıkarıp bir taşın üstüne koymuş, derede ellerini yıkarken kırk bir tane beyaz güvercin gelip yeşil çimenlerin üzerine konmuşlar. Bunlardan kırkı bi
Zekiye babasıyla yaşayan güzel ve zeki bir kızdı. O kadar zekiydi ki babası bir karar vereceği zaman onun da fikrini alırdı. Ama bir keresinde ona hiç bir şey sormadı ve Zekiye’yi çok kızdırdı! Bu, kralın onun kızıyla evlenmek istediği zamandı. Zekiye’nin Babası, bu konuda kızına danışmadan krala şu cevabı verdi.“Ah kralım, kızım sizinle evlenm
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki en güzel masallara en güvenli masallara ve masal arşivlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.Masallar çoğunlukla yaşanmamış, yaşanması imkânsız bazı olaylara bağlı olabileceği gibi, yaşanmış ancak sonradan anlatıla anlatıla olağanüstülüklere bürünmüş bir sözlü edebiyat ürünü olarak ifade edilirler.Masal, genellikle halkın yarattığı
Tanzimat’tan itibaren edebiyatımızda kendine bir yer edinmeye çalışan hikaye, uzun süre tartışmaların odağında yer alır. Başlangıçta bağımsız bir tür olup olmadığı bu tartışmaların temelini oluşturur. Roman yazarları için ön çalışma olarak değerlendirilen hikaye, ancak Ömer Seyfettin ile birlikte Türk edebiyatında yerini sağlamlaştırır.1940’lı yıllara gelindiğind