Bir Çin filozofu ufka bakıyormuş: Uzaklarda bir deve kervanının geçtiğini ve develerin sırtında ipek kumaşlar asılı olduğunu görmüş. Filozof, ‘Benim bildiğim, develer ipek giysiler giymez, bunları insanlar için taşıyor olsalar gerek’ demiş, sonra da şöyle düşünmüş:‘Yeryüzünde deve az insan ise çok, bazı işleri gene insanlara yaptırmalı!Bizim fil
İslâm alimlerinden biri talebeleriyle Basra kıyısında gezinirken deniz kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görür. Talebelerine dönüp:“İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sorar.Talebelerden biri: “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince mübarek zat:“Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden yüksek sesle konuşuruz? O kişiye
“Aydınlık” hikayesi, hem bir bilgelik hikayesi, hem de düşündüren eğitici bir hikayedir.Bilgelik Hikayesi Oku: Günün birinde bir bilge çölde öğrencileriyle otururken demiş ki: “Geceyle gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman aydınlanır?”Öğrencilerden biri: “Uzaktaki sürüye bakarım, koyunu keçiden ayıramadığım zaman
Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve 12 yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar.Çocuk, kul
Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu.Bir gün hükümdar, ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlatt