Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde karanlık bir gecenin tam en epesinde Aydede ve Küçük Yıldız karşılaşmışlar yine. Küçük yıldız Tonton Aydede’ye selam vermiş, Tonton Aydede Küçük Yıldız’a gülümsemiş sonra ikisi de gökyüzündeki yerlerini almışlar.Uzun bir gece onları beklerken, Küçük Yıldız “ Hapşu” diye hapşırıvermiş. Tonton Aydede o
Uzunkulak sabahın erken saatlerinde köyden ayrılmış, otlamak için meraya gidiyordu. Şöyle bir kafasını kaldırıp havayı kokladı. Gün, güzel ve güneşli geçeceğe benziyordu. Etrafına bakınıp dururken yavaşladığını fark etti. Şimdi eğlence zamanı değildi. Karnı çok acıkmıştı. Adımlarını sıklaştırıp hızını artırırken düşüncelere daldı:“Şu dünyada dertten, kederden uza
Gizem dolu, sır dolu, pek çok bilinmezliklerle dolu kainatın bilmem nerelerinde sessizce dönüp durmakta olan sevgili dünyamız. Üzerinde yaşamalarına, hayat bulmalarına, barınmalarına olanak tanıdığın on binlerce yıldan beri her şeyi ile belki de sadece sende var olan canlı varlıklar. Özgün düşünme yetenekleriyle, hayal güçleriyle, inatçılıklarıyla her zaman, her
Bundan uzun yıllar önce Hindistan da, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare varmış.Günün birinde büyücünün biri bu fare için çok üzülmüş ve onu bir kediye dönüştürmüş.Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlamış.Bu durumu gören büyücü bu defa da onu bir kaplana dönüştürmüş. Kaplan olan fare, sevineceği
“Hoş geldin küçük insan!”“Ayıp oluyor ama müdür bey.”“Aaa! Ne ayıbı canım, latifenin ayıbı mı olur?”Oluyordu. Pek âlâ latifenin de ayıbı oluyordu. Artık burnuna kadar gelmişti Yüksel’in. Bırakacak gidecekti işi. Her sabah aynı terane, yetmişti artık. Her gün müdürün ona takılması onu sinir ediyor ve insanların içinde olunca da bir de gücendiriyordu. Ama devir sağ