Dünyanın en güzel duygusudur belki de anne olmak. Bambaşka bir duygudur annelik, karşılık beklenmeyen sevgi hissi.. Hani derler ya anne olmalı insan anneliği anlayabilmek için. Bazen duygular yaşanmadan, anlatmakla anlaşılmıyor. Anlamak için illa yaşamak gerekiyor. Yaşayanın da nutku tutulur tam anlamıyla tasvir edemez bu yüce duyguyu. Doğru demiş anne: sorana;
Genç adam elinde bir demet çiçek, sahile koşarak geldi. Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.Sevgilisinin en sevdiği çiçeklerdi bunlar; kırmızı, kan kırmızısı güller… Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı;sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özl
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam, inatçı bakışlarla suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileri ve bıkkın bakışları ile etrafını süzüyordu… Ve hakimin tok sesiyle sustu uğultu. Sözü yaşlı kadına verdi, hakim…– Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun?Yaşlı kadın derin bir nefes
Yıllar önceydi, sene 1972 O zamanlar genç bir gazeteciydim. Türkiye’den bir grup insan, İsrail’e resmi ziyarette bulunuyorlardı. Biz de gelişmeleri izlemek için oradaydık. Bir sıcak Mayıs akşamıydı. Her ziyarette olduğu gibi sıradan bir işti anlayacağınız. Ziyaretin dördüncü günü bize tarihi ve turistik yerleri gezdirmeye başladılar; kafile olarak Mescid-i Aksa’y
Sokağımızdaki yeni ve bakımlı evlerin arasında çok eski ve harap bir ev vardı. Kapısının üstündeki tarihe bakılacak olursa, neredeyse üç yüz yıllıktı. Bazı günler, aralık kalan perdelerin arasından sert bakışlı ve asık suratlı portreleri görebiliyordum. Sokağın geniş pencereli ve beyaz duvarlı evleri, yaşlı komşularını hor görür gibiydiler. Eski evin şato merdi