O akşam bayan İnci’yi kraliçe seçmekle gerçekten ne garip bir düşünceye kapılmıştım.Her yıl gider, haçı suya atma yortusunu yaşlı dostum Chantal’in evinde kutlarım. Onun en yakın arkadaşı olan babam, beni çocukken oraya götürürdü. Bunu sürdürdüm. Ben yaşadıkça ve bu dünyada bir Chantal bulundukça da kuşkusuz sürdüreceğim.Chantallerin garip bir yaşamla
Paolo Saverini’nin dul karısı, Bonifacio Kalesi’nde küçük ve biçimsiz bir evde, oğluyla birlikte, yalnız oturuyordu. Dağın ileriye doğru uzanmış bir kolu üzerine kurulan, hatta bazı yerlerde denizin üzerine asılı gibi duran bu kent, sivri sivri kayalarla dolu boğazın yukarısından, Sardunya’nın daha alçak kıyısına bakar. Eteklerde, öbür yanda bir
Vaktiyle Bağdat’ta kıtlık olur. Açlıktan mecalsiz kalan bir fakir, içeriden ekmek kokusu gelen bir evin kapısını çalar:“Günlerdir ağzıma bir lokma girmedi. Allah rızası için bir ekmek verin” diye adeta yalvarır. Fakirin bu yalvarışına dayanamayan kadın, kızına “Al şu ekmeği, kapıdaki fakire veriver” der.Kızcağız, tandırdan yeni çıkan ekmeği fakir gence verir. Fak
Arkadaşım Paul erkek kardeşinden Noel hediyesi olarak bir araba almıştı. Paul Noel gecesi ofisten çıktığında, yeni parıl parıl parlayan arabasının başındaki afacan çocuk ağzından adeta sular akarak, “Bu sizin arabanız mi bayım?” diye sormuş.Paul başıyla onaylamış ve “Kardeşim Noel hediyesi olarak aldı,” demiş.Çocuk şaşırmış.“Yani kar
Olimpos Tanrılar Ülkesi’nde oturan Baştanrı Zeus’un bir süredir canı iyiden iyiye sıkılmaya başladı. Bu arada dünyadaki ölümlüler de Tanrıları unutmuşa benziyorlardı. Zeus, oğlu haberci Tanrı Hermes’i çağırdı yanına: “Oğlum; şu dünyaya bir şeyler oluyor gene… Biliyor musun, bu inatçı dünyalılar bizleri unutmuşa benziyor… Bizim