Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bundan yıllar yıllar önce, zamanın birinde bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ama çok büyük bir hayal
Yıllar yılla önce zamanın birinde yaşlı ve yorgun bir eşek varmış. Bir gün sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediğini öğrenmiş. Bu duruma çok üzülmüş ve bir çare düşünmeye başlamış.“En iyisi buralardan gitmek” demiş kendi kendine. Sonra “Bremen’de şarkıcılık yaparım. Bazıları anırmamı pek bir beğenirdi zaten,” diye düşünmüş.Böylece sabahleyin erke
Ormanlık bir bölgede bulunan bir su birikintisinde yaşamakta olan kurbağacık hiç arkadaşı olmadığından yakınıyordu. Bu kurbağacık vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçiriyor, bazen de sudan çıkıp, çimenlerin üstünde zıplayarak geziniyordu. Her gün bir önceki günün tıpatıp benzeriydi.Her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir tekdüzeli
Vaktiyle çok yaşlı bir büyükanne varmış. Saçları kar beyaz, yüzü kırış kırışmış. Ama gördüğü güzellikler karşısında bir yıldız gibi ışıl ışıl parlayan, sıcak bakışlı güzel gözlere sahipmiş. Kocaman güllü bir elbise giyer, birbirinden güzel hikayeler anlatırmış.Büyükannenin bir fermuarla açılıp kapanan kaim, eski bir kitabı varmış. Onu her zaman açıp okurmuş. Kita
Çok eskiden bir tarla faresi ile bir şehir faresi arkadaş olmuşlar. İkisi de birbirlerini çok severmiş. Aralarında güzel bir dostluk olmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret eder birlikte kırlarda güle oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri gibi koşar, zıplar, yuvarlanır oyunlar oynarlarlarmış…Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe davet etmiş.