Günün birinde, adamın biri dağlara giderek tek başına bir iç yolculuğu yapmak istedi. İçindeki kötülüklerden kurtulmak ve kendi kendisi ile hesaplaşmak, içinde biriken öfkeden kurtulmak istiyordu. Bir gün artık zamanın geldiğini ve aşağıya inebileceğini düşündü.Dağdan indi ve arkadaşlarının yanına giderek öfkeden kurtulduğunu beyan etti. Arkadaşları ile buluştuğu
Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde büyük bir dağda bir alageyik yaşarmış, çevredeki avcılar hep onu yakalamak isterlermiş.Günlerden bir gün, avcılar yine alageyiğin peşine düşmüşler. Alageyik avcıların önünden bütün gücüyle kaçıyormuş. Alageyik bir bağa dalmış, asmalardan birinin altına saklanmış.Avcılar görmeyip geçip gitmişler.Alageyik tehlike geçince doğr
Eski zamanlardan birinde bir alageyik ormanda otlarken, avcıların attığı oklardan biri, güzel alageyiğin gözüne gelmiş ve gözünü çıkarmış. Alageyiğin tek gözü kalmış.Alageyik bir gün deniz kıyısına varmış, otlanmaya başlamış. Bir yandan da can korkusu yüreğinde kıpır kıpırmış.– En iyisi, demiş. Tek gözümü karadan yana çevireyim, dikkatli olayım. Avcılar ma
Ormanlık bir bölgede bulunan bir su birikintisinde yaşamakta olan kurbağacık hiç arkadaşı olmadığından yakınıyordu. Bu kurbağacık vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçiriyor, bazen de sudan çıkıp, çimenlerin üstünde zıplayarak geziniyordu. Her gün bir önceki günün tıpatıp benzeriydi.Her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir tekdüzeli
Bundan yılar yıllar önce, geçmiş zamanlardan birinde, saraylarda padişahların yaşadığı, meydanlarda okların atıldığı, pazarlarda altın sikkelerle alış veriş yapıldığı zamanda… Güzel bir bahçenin tam ortasına kurulu, bembeyaz çok güzel bir ev varmış. Bu evde altın sarısı saçları olan güzel mi güzel, alımlı mı alımlı; al yanaklı, gül dudaklı, boylu poslu, adı