Bir zamanlar, Hintli bir din adamı tozlu bir yolda yürürken yerde parlayan bir taş gördü. Eğilip onu yerden aldı. Aydınlık bir yerde taşı incelediğinde parıltısına hayran kaldı. Bu taşın ne işe yaradığını bilmiyordu. Onu cebine koydu ve yoluna devam etti. Gide gide yolun kenarındaki bir zahire tüccarının dükkanına geldi. Karnı çok acıkmıştı. Cebindeki kırmızı taş
“Beyaz Işığın Yedi Rengi”“Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kim?”Bakara Sûresi, 138. ayet“Yeryüzünde rengârenk yarattığı şeyleri de O, sizin hizmetinize verdi.Öğüt alan bir topluluk için bunda bir ibret vardır.”Nahl Sûresi, 13. ayetDaha önce fark ettiniz mi bilmem ama dünyamız renklidir arkadaşlar! Rengârenktir yerler ve gökler… hikayeS
Oğlan, kızkardeşini elinden tutmuş:– Annemiz öldü öleli iyi bir gün görmedik, diyordu. Üvey anne bizi her gün dövüyor. Yanına gitsek bizi tekmeyle kovuyor. Yediğimiz şey sofra artığı katı ekmek parçaları… Sofranın altındaki köpek bizden iyi. Ara sıra ona iyi parçalar atıyor. Zavallı annemiz bunları bilse! Gel başımızı alıp uzaklara gidelim. Bütün gün
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde çok uzaklarda büyük bir şehirde iki küçük çocuk yaşarmış. Bu çocuklar çok iyi arkadaşmış. Birbirlerini kardeş gibi severlermiş. Oğlanın adı Kay, kızın adı Gerdaymış. Sürekli birlikte oynar, hiç ayrılmazlarmış. Gerda’nın bir de büyükannesi varmış. Büyük annesi çok sayıda masal bilir, sırası geldikçe çocuklara anlatırmış. Bir
Yaşanmış Gerçek Bir Hikaye;İşimin yoğunluğu, eşim ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “İyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte