Nasrettin Hoca, güzel bir yaz sabahı evinden çıkıp tarlasına gitmiş. Öğlene kadar çalışmış. Hava çok güzelmiş. Tarladaki işleri bitince gölün kıyısını gezerek evine gitmeye karar vermiş. Çimenler yemyeşil, göl masmaviymiş. Kuşlar ‘cik cik’ diye ötüyormuş. Hoca, gölün kıyısına oturmuş. Karnının açlığını fark etmiş. Yanında hanımının tarlada yemesi için hazırladığı
Çocuklar Nasrettin Hoca’yı çok seviyorlarmış. Hoca’nın da çocukları çok sevdiğini bildikleri için ona şaka yapmaktan çekinmiyorlarmış. Bu sefer niyetleri Hoca’nın çarıklarını alıp kaçmakmış. Bunun için de bir yolunu bulup Nasrettin Hoca’yı ağaca çıkartmaya karar vermişler.Nasrettin Hoca çocuklara,– Hayırdır çocuklar, söyleyin bakalım ne istiyorsunuz, diye s
Nasrettin Hoca bir sabah, güneş doğarken evinden çıkmış. Tarlaya doğru yola koyulmuş. Hava çok güzelmiş. Etrafına bakınırken yolun kenarında bir ceviz ağacı görmüş. Ağacın dibinde biraz uyumak istemiş. “Daha erken, burada biraz dinleneyim. Tarlaya sonra giderim.” diye düşünmüş. Heybesini başına yastık yapmış ve ağacın altına uzanmış. Tam uykuya dalacakken gözü, y
Nasrettin Hoca bir gün evinin bahçesine birkaç fidan diker. Fakat diktiği fidanları akşam söker. Ertesi sabah aynı fidanları yeniden bahçeye diker. Fidanları akşam tekrar söker. Hoca’nın yaptıklarını gören komşuları dayanamayıp yanına gelirler.– Hocam, bakıyoruz; fidanları sabahları dikiyor, akşamları da söküyorsun. Bu nasıl iş, bir türlü akıl erdiremedik.