Uzun uzun yıllar önce günün birinde, bir bilge çölde öğrencileriyle otururken onlara şöyle bir soru sormuş:“Geceyle gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak karanlık ne zaman başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?”Öğrencilerden biri şöyle cevap vermiş:“Uzaktaki sürüye bakarım, eğer koyunu keçiden ayıramıyorsam işte o zaman akşam olmuş demektir.” diye cevap vermiş.
Yaşayış felsefesiyle ünlü dünya nimetlerini önemsemeyen filozof Diyojen, günün birinde çok dar bir sokaktan geçerken zenginlik ve kibrinden başka hiçbir şeyi olmayan bir adamla karşılaşır.İkisinden biri kenara çekilmedikçe yoldan geçmek mümkün değildir…Kendini beğenmiş kibirli ve mağrur zengin, hor görüp küçümsediği filozof Diyojen’e:“Ben bir serserinin önü
Hikayede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ilebirlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:“İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca:Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al… Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma…”
Zengin bir adam mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu.Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü.Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi.Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve “sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne ha
Aliya Hubaniç ve ben taşlı bir yoldan Rotimlye’den Buna’ya gidiyoruz. O, eşeğine iki çuval buğday yüklemiş, değirmene götürüyor. Geceyi değirmende geçirecek, sabahın erken saatlerinde de Rotimlye’ye geri dönecek. Yolculuk oraya kadar iki saat sürüyor, iki de geri, etti dört saat. Yaptığı bu iş karşılığında da topu topu 15 dinar para alacak. Bu kazançt