Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Bağdat ülkesinin son derecede zengin bir padişahı varmış.Padişahın hazinesinde o kadar çok altın, elmas, pırlanta, zümrüt doluymuş ki, saymakla bitirilemez, hesabını kendisi bile bilmezmiş.Bağdat hazinesinin zenginliği her tarafa yayılmış, dillere destan olmuş. O kadar ki, Mısır’ı, Bağdat’ı, bü
hana1916Hikaye Oku;Rahip Naygu’nun burnunu İkeno-o bölgesinde tanımayan yoktu. 15-20 santim uzunluğunda, üst dudağından çenesinin altına kadar sarkan alâmet bir şeydi… Bir o kadar da kalınlığı vardı. Yani tabiri caizse burnu, suratının ortasından aşağıya sarkan kocaman bir sucuk gibiydi.50 yaşını geçkin Naygu, mesleğe başladığı gençlik yıllarından kraliyet
Zamanın birinde çok zengin bir adam varmış. Bu adamın iki oğlu ile bir de çok iyi, namuslu, akıllı bir karısı varmış. Bir gün bu adam rüyasında aksakallı bir adam görmüş. Aksakallı ihtiyar adam zengin ve mutlu adama demiş ki:”Mehmet Ağa, sana üç bela gelecek gençlikte mi gelsin ihtiyarlıkta mı?”Bir gece görmüş adam umursamamış. Ertesi gece rüyasında yine aynı ada
Uzaklarda bir ülkede, ormanla kaplı bir ada varmış. O kadar güzel bir yermiş ki cennet gibiymiş. Bu ormanın kralı aslan değil, pençesi ve dişlerinin keskinliğiyle ünlü bir kaplanmış. Bu kaplan bütün vahşi hayvanları sindirerek adanın mutlak hakimi olmuş. Kabahati olanı derhal cezalandıran ve vazifesini iyi yapanı da anında mükafatlandıran bir kralmış. Bütün hayva
Bundan çok çok önce büyük bir ülkenin çok güçlü bir padişahı varmış. Bu padişahın bir türlü oğlan çocuğu olmazmış.Bu duruma çok üzülen padişah mutlaka bir oğlan çocuk babası olmak istiyormuş. Ne yapsın? Tekrar evlenmekten başka çare yok… Son defa olmak üzere başka bir kızla evlenmiş. Çok geçmeden karısı gebe kalmış. O zaman padişah karısına şunları söylemiş