Bir varmış bir yokmuş. Vaktiyle bir krallıkta çalışan bir asker varmış. Uzun yıllar krala canla başla hizmet etmiş. Savaş sona erip de asker, aldığı birçok yara yüzünden daha fazla hizmet edemeyecek duruma gelince, kral kendisine şöyle demiş:– Köyüne gidebilirsin, bundan sonra sana ihtiyacım yok. Artık eline para geçmeyecek, çünkü bana hizmet eden karşılığı
Bir kış günü bir kraliçe pencerenin önünde dikiş dikerken iğne eline batmış. Hemen bir parça pamukla elinden akan kanı silmiş. Keşke demiş kraliçe “teni şu pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları şu pencerenin pervazı kadar kara bir kızım olsa.”Bir gün kraliçenin dileği yerine gelmiş. Bebeğine Pamuk Prenses adını vermiş. Ne yazık k
Bundan çok çok önce büyük bir ülkenin çok güçlü bir padişahı varmış. Bu padişahın bir türlü oğlan çocuğu olmazmış.Bu duruma çok üzülen padişah mutlaka bir oğlan çocuk babası olmak istiyormuş. Ne yapsın? Tekrar evlenmekten başka çare yok… Son defa olmak üzere başka bir kızla evlenmiş. Çok geçmeden karısı gebe kalmış. O zaman padişah karısına şunları söylemiş
Bir zamanlar, altı çocuklu yoksul bir köylü varmış. Küçük tarla kalabalık aileyi beslemeye zar zor yetiyormuş ve ileride büyük oğul Taro’ya kalacakmış. Bu durumda ana, baba on yaşındaki ikinci oğulları Ciro’nun keşiş olmasına karar vermiş. Böylelikle bakımı sağlanmış olacak, aileden bir boğaz eksilecekmiş. Komşu köyün sınırına yakın küçük bir tapınakt
Olimpos Tanrılar Ülkesi’nde oturan Baştanrı Zeus’un bir süredir canı iyiden iyiye sıkılmaya başladı. Bu arada dünyadaki ölümlüler de Tanrıları unutmuşa benziyorlardı. Zeus, oğlu haberci Tanrı Hermes’i çağırdı yanına: “Oğlum; şu dünyaya bir şeyler oluyor gene… Biliyor musun, bu inatçı dünyalılar bizleri unutmuşa benziyor… Bizim