Anton Çehov’dan: Karımla evin salonuna girdik. İçerisi küf kokuyordu. Işığı yaktığımız zaman tam yüz yıldır aydınlık yüzü görmemiş irili ufaklı binlerce sıçan dört bir yana kaçıştı. Arkamızdan kapıyı kapatmamızla birlikte bir rüzgar savruldu, köşelerde yığılı kâğıtlardan hışır hışır sesler geldi. Işığın aydınlattığı bu kağıtlar arasında eski günlerden kalma
O küçük bir kadındır; doğuştan ince yapılıdır, sımsıkı giyinir; ahşap rengine benzeyen sarımsı gri tonlarda bir kumaştan yapılmış hep aynı kıyafet içinde görürüm onu. Elbise yine aynı renkteki püsküller veya düğme benzeri saçaklarla süslüdür; asla şapka takmaz, donuk sarı saçları yumuşacıktır ve gevşek bağlamasına rağmen dağınık değildir. Sımsıkı giyinmesine karş
Üç beş kişi acıyor olabilir bana, ama bunu hiç sezdiğim yok. Küçük dükkanım beni tasalara boğuyor, bu tasalar alnımda ve şakaklarımda zonklamalara yol açıyor, ileride rahata kavuşacağım umudunu ise bende uyandırmıyorlar, çünkü dükkanım küçük. HikayeHer gün yapılacak işleri saatler öncesinden belirlemem, yardımcımın belleğini uyarak tutmam, içine düşülmesinden kor
Biraz geciktiğim için, Carnacki yarı şaka bir hiddetle yumruğunu bana doğru salladı. Sonra, yemek odasının kapısını açarak dördümüzü de içeri aldı: beni, Jessop’u Arkright’ı Taylor’u.Eskisi gibi bir arada iştahla akşam yemeğimizi yedik. Yine eskisi gibi Carnacki yemekte pek de konuşkan değildi. Yemekten sonra salona geçerek rahat koltuklara gömü
Sonbaharın bunaltıcı, karanlık ve sessiz bir gününde, gökten inen bulutlar yeryüzüne çökmüşken, bir başıma at sırtında eşine az rastlanır türden kasvetin hakim olduğu bir bölgeden geçiyordum. Gece karanlığı çökmek üzereyken, Usher’in Evinin melankolik görüntüsünü seyrederken buldum kendimi. Eve ilk bakışımda, nedenini bilmediğim dayanılmaz bir hüzün sarmıştı içim