Duyumların pınar olup taştığındaUlaşmak için nehir aradığındaYüreğin parça parçaÇiçeklerin kokusunu soluduğundaŞahlandığında basmak için bağrınaHeyecanla kendine koş.İstanbul’un taşlı sokaklarından, Nagihan Teyzenin evine doğru yürürken onu ne halde bulacağımı düşünür, her seferinde kapısını korkarak çalardım. Hasta olduğunda, beni arar, bulamazsa telâşlanı
Yolculuğun keyfi rastlantılardadır. Ülkeden beş yüz fersah uzakta ansızın bir Parisliyle, bir sınıf arkadaşı veya bir yazlık komşusuyla karşılaşmanın zevkini kim bilmez? Henüz buhar tanımayan yerlerin çıngıraklı posta arabasında, yalnızca küçük bir kasabada beyaz bir evin kapısından fener ışığı altında arabaya binerken yarım yamalak görülmüş, yabancı bir genç kad
Hızlı bir çalışma temposunun ardından, saatin beş olduğunu kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. İşin çok olduğu bir servisti çalıştığım servis. Çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir.Artık günün koşturmacası bitmiş, servis sessiz bir hal almıştı. Akşam tedavilerini henüz bitirmiş, ofiste çay içm
Deniz, kısa ve hep birbirinin aynı dalgalarla kıyıyı kamçılıyor. Hızla esen rüzgârın sürdüğü küçük beyaz bulutlar geniş, mavi göğün ortasından kuş gibi çabuk çabuk geçiyor. Ve köy, okyanusa doğru inen koyağın büklümünde güneşe karşı ısınıyor.Martin-Lévesquelerin evi köyün tam ağzında, yolun kıyısında tek başına. Bu, duvarları kerpiçten, çatısı mavi süsenlerle don
Geceleyin bir sokakta dolaşmaya çıkarız da, adamın biri uzakta boy göstererek – çünkü önümüzde sokak bayır yukarı çıkmaktadır ve ayrıca dolunay vardır – karşıdan koşup bize doğru yaklaşırsa, ister zayıf ve pejmürde kılıklı biri olsun, isterse ardı sıra seğirten biri yakalayın diye bağırsın, onu tutmaya kalkmaz, koşarak yoluna devam etmesine karşı durm