İki inatçı keçi kırlara otlamaya gitmişler. Her taraf yemyeşil taptaze çimenlerle doluymuş. Keçiler otlaya otlaya ırmağın kenarına kadar gelmişler. Keçilerden birisi ırmağın bir yakasında, diğeri öbür yakasında otlamaktaymış.Derken ikisi de ırmağın üzerindeki köprünün ortasına gelmişler. İki keçi, köprüde burun buruna gelmişler. Keçilerden birisi yol istemiş:Yol
Mesnevi’den Hikayeler Oku; Rey şehrinin yakınında bir mescid vardı. Orada geceleyen herkes, sabah korkudan ölmüş olarak bulunurdu. Durumu kendi açılarından anlatmak isteyenler, türlü yorumlarda bulunuyordu.Kimileri, “Kuvvetli periler var orada, geceleyenleri kör kılıçla kesiyorlar!” diyor; kimileri, “Kesinlikle bu bir sihir ya da tılsım olmalı!” diye bilgiç
Nasrettin Hoca’nın hanımı bir gün, büyük bir kazana ihtiyaç duyar. Ama evlerinde uygun bir kazan bulamaz. Hanımı, Hoca’ya:– Efendi, git de komşudan kazan isteyiver, der ve Hoca da komşusunun kapısını çalar. Kapı açılınca Hoca ezile büzüle:– Komşum, şey, şu sizin kazanı bize ödünç verebilir misiniz? Çünkü hanım bulgur kaynatacak da, der.Meğer Hoca’nın
Nasrettin Hoca bir gün çalışmak için tarlasına gidiyormuş. Bu sırada birinin kendisine seslendiğini duymuş. Durup arkasına bakmış. Bir adam cebinden bir mektup çıkararak Nasrettin Hoca’ya göstermiş:– Hocam, ben aylardır başka ülkede yaşayan bir yakınımdan mektup bekliyordum. Gözlerim yollardaydı. Bugün beklediğim mektup geldi.– İyi ya, gözün aydın, de
Nasrettin Hoca bir komşusundan ödünç para almıştı. Borcunu vaktinde ödeyemedi. Alacaklı, bir gün kapısını vurdu.– Kusura bakma Hoca Efendi, alacağımı istemeye geldim.Nasrettin Hoca’nın o anda kesesinde bir akçesi bile yoktu. Komşusuna:– Bak, şu bahçenin kenarındaki çalıları görüyor musun?Buradan geçen koyunların yünleri bu çalılara takılacak. Bu yünle