Yaşlıca bir adam soluk soluğa Süleyman Peygamberin huzuruna çıktı. Korkudan sapsarı kesilmiş, beti benzi atmıştı. “Ne oldu böyle?” diye sordu Süleyman Peygamber. Adamcağız, “Bu gün Azrail’i gördüm. Bana öyle öfkeli gözlerle baktı ki, korktum. Emret rüzgara, beni Hindistan’a kadar götürsün de canımı kurtarayım,” diye yalvardı.
O kadar çok bolluk içinde yaşıyoruz ki, bu haldeyken bile pek çoğumuz şükretmiyor diyebiliriz. Oysa ki atalarımız büyük zorluklar ve yokluklar içinde yaşamlarını sürdürmüşler, şükürlerini eksik etmemişler. Bizler hiç ölmeyecekmişiz gibi dünya ya bağlanmışız. Öyle ki günümüzde iyilik yapanların sayısı en aza inmiş durumda, bazılarımız ise iyilik yapmak şöyle dursu
kaplana binen veliGerçeği gözüyle gören, hayat boyunca gerçeğin peşinde koşan din büyüklerinden birisi anlatmıştı:Allah dostlarından biri kaplana binmiş geliyordu. Üstelik kamçı olarak elinde bir yılanı tutmuştu. Onun bu halini gören birisi:– Ey Allah yolunun eri! Gittiğin bu yolu bana da göster! Allah için nasıl amel işledin de bu yırtıcı hayvanları kendin
Mısır’da bir padişah ölüm döşeğinde idi. Parlak yanağı iyiden iyiye solmuş, hastalıktan yüzü sararmıştı. Mısırlı hekimler onu iyileştirecek hiçbir ilaç bulamadılar. Hep birlikte başına toplanmış, çaresizce ölmesini bekliyorlardı. Ölmek üzere olan padişah şöyle sayıklıyordu:– Mısır’a benim gibi değerli bir padişah gelmemişti. Sonu ölüm olduktan sonra Mısır’ı
İki Cihan Padişahlığı İçinBir adam, Keykubad Şah’a:– Padişahım! Saltanatına zeval gelmesin, diye dua etti.Orada bulunan bilge bir kimse bu duayı doğru görmeyip dedi ki:– Bu şekilde dua etmek mantıklı değil. Feridun, Dahhak ve Cem gibi Fars padişahlarından saltanatına zeval gelmeyen kimi bilirsin? Aklı başında insan, imkânsız şeyler istemekten kaçınmal