Dört hayalet oturmuşlar, hayalet dumanı tüttürüp, çene çalmakta, hoşça vakit geçirmekteymişler, her ne kadar hayaletlerin hoşça vakit geçirmeleri olanaksız da olsa. İçlerinden biri, “Onu hiçbir şeyin korkutamadığı bir genç adam olduğunu duydum. Bizlerden bile korkmazmış,” demiş.İkinci hayalet, “Var mısınız, ben onu korkutacağım,” demiş.Üçü
Sürünün birine bir kurt musallat olmuş. Ne çoban, ne de çoban köpeği, bu aç kurtla baş edemez olmuş. Bir o yandan, bir bu yandan sürüye dalan kurt, ne yapıp edip her seferinde koyun çalmayı başarıyormuş. Köpek bakmış olacak gibi değil, sonunda gidip kurtla konuşmaya karar vermiş. Kurdun inine girince; “Kurt kardeş!” demiş, “Aslında biz uzaktan akraba sayılırı
Tanzimat’tan itibaren edebiyatımızda kendine bir yer edinmeye çalışan hikaye, uzun süre tartışmaların odağında yer alır. Başlangıçta bağımsız bir tür olup olmadığı bu tartışmaların temelini oluşturur. Roman yazarları için ön çalışma olarak değerlendirilen hikaye, ancak Ömer Seyfettin ile birlikte Türk edebiyatında yerini sağlamlaştırır.1940’lı yıllara gelindiğind
Teğmen karısı olan annem Klavdiya Arhipovna 1870 yılının nisan başlarında dayım müsteşar İvan Arhipoviç’ten bir mektup aldı. Petersburg’dan gönderilen mektupta şunlar yazılıydı:«Sevgili kardeşçiğim, karaciğer hastalığım yaz mevsimlerini yurt dışında geçirmemi gerektiriyor. Ancak bu yaz Marienbad’a gidecek param kalmadığından birkaç ay köyünüz Ko
Serma Ye Bey çiftliği ele geçirdikten sonra, her şey değişti çiftlikte. İlkin, çeşitli üretim birimlerinin başlarında bulunan çekirdekten yetişme, işten anlayan kişilerin işlerine son verildi. Yerleri boş kalmadı elbette. Dolduruldu. Tüm bu işlerle Sermaye Bey kendisi uğraşmadı. O, yalnızca çiftliğin emektar kahyasını dehleyip, yerine Süleyman Efendi’yi get