Bir zamanlar yardımseverliği ile ünlü bir kral vardı. İnsanlar onun için “O açlara yiyecek, bilginlere ödül ve asil insanlara onur ve ünvan dağıtır. O, hiç bir zaman vermekten yorulmaz” diyorlardı.Fakat aslında kral vermekten artık yorulmuş ve şöyle düşünmeye başlamıştı, “Bütün yaşamım boyunca ben herkese sadaka verdim ve ödül dağıttım. Bunu sonu yok. Bütün bu in
Çok ünlü bir bilim adamı ile röportaj yaptılar. Gazeteci kendisine nasıl böyle herkesten farklı ve yaratıcı bir kişiliği olduğunu röportaj esnasında sordu. Bilim adamı şöyle cevap verdi, “Bu benim iki yaşımda annemle yaşadığım bir deneyim sayesindedir.”Gazeteci, “Bize nasıl olduğunu anlatır mısınız?” dedi. “Tabi anlatayım” dedi adam. “Ben iki yaşımda iken buzdola
Günün birinde, adamın biri dağlara giderek tek başına bir iç yolculuğu yapmak istedi. İçindeki kötülüklerden kurtulmak ve kendi kendisi ile hesaplaşmak, içinde biriken öfkeden kurtulmak istiyordu. Bir gün artık zamanın geldiğini ve aşağıya inebileceğini düşündü.Dağdan indi ve arkadaşlarının yanına giderek öfkeden kurtulduğunu beyan etti. Arkadaşları ile buluştuğu
Eski zamanda ihtiyar bir kadının sevgili bir kızı vardı. Bu kız, o kadar güzel o kadar güzeldi ki hiçbir yerde eşine rast gelen olamazdı.Kız, her zaman odasında oturarak nakış işlemekle vakit geçirirdi. Bir gün, akşam üzeri, pencereden içeri bir kuş girdi. Kızın sağ omzuna kondu, kulağına dedi ki:– Sultanım! Sen kırk gün, kırk gece bir cenaze bekleyeceksin
Uzak bir ovada, ormanlar içinde bir krallık vardı. Krallığın içinde bin bir çiçekten oluşmuş özel bahçeler vardı. Kral bitki bilimine ilgisi yüzünden yüzlerce bahçıvan tutmuştu. Bu bahçıvanlar her sabah erkenden çalışmaya başlarlardı. Çalışmalarını gün batımına doğru ancak bitirirlerdi.Bir gün bir gezginin yolu bu ülkeye düştü. Gezgin şatoya doğru ilerledi. Kapıd