Bir zamanlar köyün birinde, fakir bir köylünün boğası ile zengin ağanın boğası arazide karşı karşıya geldiler. Boğaların arasındaki kavga sonucu fakir adamın boğası zengin adamın boğasını öldürdü. Zavallı fakir adam zengin ağanın kendisini cezalandıracağını düşünerek korkuya kapıldı. Korkudan titrer bir vaziyette zengin ağanın yanına koşarak gitti ve endişeli bir
Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın b
Bir zamanlar Nijerya’da çok fakir bir adam yaşardı. Çok basit bir evde oturuyordu. Yaşadığı ev daire şeklinde yapılmış bir kulübe şeklindeydi. Böyle bir ev yapmak için 1 metre çapında bir daire çizip, 5 cm ara ile kazıklar çakılır, sonra da bu kazıkların arası kamış ve ağaç dalları ile örülürdü.Evin çatısına da hurma dalları ve kamıştan örülmüş bir hasır konurdu
Bir varmış, bir yokmuş… Çok söylemesi günah, az söylemesi sevapmış… Allah’ın kulu dağdan, taştan çokmuş…Masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı…Vakti zamanında bir kadının üç oğlu varmış. Kocası yeni öldüğü için fakirmişler. Hazıra dağlar dayanmaz, derler. Ellerindeki, avuçlarındaki tükendikten sonra geçim sıkıntısı çekmeye başlamışlar.
Bir varmış, bir yokmuş. Çok söylemesi ayıpmış. Az söyleyip çok dinleyenlerin bilgisi artar, çok çok söyleyip az dinleyenlerin çenesi yorulurmuş…Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Rüzgâroğlu adında az konuşmuş, çok dinler bir adam varmış. Rüzgâroğlu, evli imiş. Beş yaşında Nuryüz adında bir oğlu, 4 yaşında Gülyüz adında bir kızı varmış.Rüzgâroğlu ailes