Binbir zorluk içinde yurt dışından dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek zorunda kalmış. İstanbul’dan kalkmış, memleketi olan Karaman’a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığı için, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk” demişler.“Dimyat’a pirince giderken evdeki bulg
(Eşek Sudan Gelinceye Kadar Dövmek: Adamakıllı dövmek anlamında kullanılan bir deyimdir.)Balkan Harbi sıralarında cephedeki bir askerî birlikte su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin ederdi.O zamanlar, mekkare katırlarından başka adına karanfil kolu denilen, merkepli nakliye kolları da vardı. Her bölüğe de bir merkep tahsis edilmiş. Saka neferleri bu eşek
(Dostlar Alışverişte Görsün: Aslında doğru dürüst bir işle meşgul değilken, öyleymiş gibi göstermek; boş durmamak için yapılan, fazla kârı olmayan işler hakkında söylenen bir deyimdir.)Nasreddin Hoca, yumurtanın sekizini bir akçeye alır, dokuzunu bir akçeye satarmış.Hoca’nın bu acayip ticaretini görenler, nedenini sormuşlar. Hoca da cevaben:– Dostlar
Çattık Belaya Müstefilatun; Çapraşık, içinden çıkılması kolay olmayacağı anlaşılan bir durumla karşılaşıldığını anlatan bir deyimdir.Vaktiyle İzmir Lisesinde edebiyat sınavına giren bir öğrenciden, müstefilatun vezninde bir kelime söylemesini istemişler.Çocuk düşünmüş, bir türlü bulamamış. ‘Çattık belaya müstefilatun’ diye mırıldanıyormuş. Öğretmenler
İpe Un Sermek; İstenilen bir işi yapmamak için çeşitli bahaneler uydurmak, güç koşullar öne sürmek, güçlük çıkarmak anlamında kullanılan bir deyimdir.Deyimin Hikayesi; Nasreddin Hoca’nın, aldığını bir türlü geri vermeyen ya da kırık dökük, delik, kopuk, sakat olarak geri getiren bir komşusu Hoca’dan bir gün urgan ister. Hoca da:– Bizim hanım bir