BİR GÖNÜL ADAMINA, dostlarından biri fildişi bir tarak hediye etmişti. Fakat daha sonra araları açılınca, bu defa da ona “köpek” diye hakaret etti. Adam, tarağı dostuna fırlatarak şöyle dedi:“Bu kemik bana lazım değil. Yeter ki, bir daha bana köpek deme!”* * *– İnsan kendi sirkesini yedikçe, bal sahibinin eziyetini çekmez.– Bir
Eğitici bir hikaye: “Küçük” kız suyun içine daldı ve derinlere giderek nehir yatağında yürümeye başladı. Hareketleri sanki bir akıntıya karşı yüzüyormuş gibi yavaştı, aynı ayın üzerinde yürüyen bir adama benziyordu.Hayat hiç adil değildi ki!Bütün günün sıcağını vücudunda hissettikten sonra etrafındaki su serin ve rahatlatıcı gelmişti. Ayrıca aşırı duyguları için
Uzak bir ovada, ormanlar içinde bir krallık vardı. Krallığın içinde bin bir çiçekten oluşmuş özel bahçeler vardı. Kral bitki bilimine ilgisi yüzünden yüzlerce bahçıvan tutmuştu. Bu bahçıvanlar her sabah erkenden çalışmaya başlarlardı. Çalışmalarını gün batımına doğru ancak bitirirlerdi.Bir gün bir gezginin yolu bu ülkeye düştü. Gezgin şatoya doğru ilerledi. Kapıd
Eski zamanlarda şehirde yaşayan bir Çiçekçi Kız vardı. Annesi ve babası o küçük yaştayken ölmüşlerdi. Çiçekçi Kız babaannesi ile birlikte yoksul evinde yaşardı. Babaannesi hastaydı ve küçük kız ona bakmalıydı. Çiçekçi Kız iyilikseverliği ile tüm mahallede ün salmıştı. Tüm hastaların, evsizlerin ve yaşlıların yardımına koşardı. Yakın çevredekiler ona “iyilik
Bir varmış bir yokmuş. Sevimli bir Keloğlan varmış. Anasıyla birlikte karınca kararınca geçinip giderlermiş. O sene köylerine hiç yağmur yağmamış, kıtlık olmuş. Ekinler tarlada, meyveler dalda, üzümler bağda susuzluktan kavrulmuş. Dereler, ırmaklar kurumuş. Bunun üzerine anası Keloğlan’ı iş bulup çalışarak para kazanması ve kışlık yiyecek alması için kasabaya yo