Yıllar önce çalışkan bir adam, ailesini avantajlı bir iş imkânı sağlamak için New York’tan Avustralya’ya götürdü. Adamın ailesinden biri, sirke trapez artisti olarak katılmak veya aktör olma tutkusu olan genç ve yakışıklı oğluydu. Bu genç adam zamanını bir sirk işi ya da herhangi bir sahne işi gelene kadar kasabanın sınırındaki batı bölümünde yerel bir tersane
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Allahın kulu çok, çok demesi pek günahmış. Bir padişahla karısının büyük bir derdi varmış. Günlerden bir gün padişah odasına oturmuş derin düşüncelere dalmıştı. Sultan yanına gelerek: “Ne yapalım” der; derdini veren, dermanını da verir. Sen hele bir yolculuğa çık. Bunun üzerine padişah vezirlerini a
Bir varmış bir yokmuş. Vakti zamanında çok zengin bir adamın üç oğlu varmış. Adam büyük oğlunu bir vezirin kızıyla evlendirmiş. İkinci oğlu ise fakir bir kız almış. En küçük oğlu, ağabeylerine demiş ki :Babama söyleyin, ben evlenmek istemiyorum! O şehirde de bir ailenin üç kızı varmış. Bunlar bir gün su bakraçlarıyla çeşmeden su alıyorlarmış. Küçük oğlan da o sır
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde bir Padişah varmış. Büyük başın büyük derdi olur derler. Bu padişahın da bir derdi varmış. Şu geçici hayat zehir olmuş kendine, şu darı dünya zindan mı zindan olmuş padişaha. Ne dersiniz ne idi bu padişahın derdi acaba? Kendinizi hiç yormayın ben söyleyivereyim. Padişahın iki gözü de
Bir varmış, bir yokmuş evvel zamanda, güngörmüş, bir kadının gayet yakışıklı, boylu poslu, bir delikanlı evlâdı varmış. Onu kadıncağız saraya hükümdar maiyetine vermiş.Günün birinde hükümdar, maiyetinin arasında dolaşırken hepsine sordu:“İçinizde Ali Cengiz oyununu bilen var mı?”Hepsi sustular, cevap vermediler. Yalnız içlerinden o delikanlı karşılık verdi:“Emiri