Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken bir adamın bir tek kızı varmış. Kız çeşmeye suya gidince çeşmenin oradaki kurbağa, kıza:– Ah kız sana yazık, vah kız sana yazık, dermiş. Bir gün sormuş kurbağaya:– Yazık ama benim neyime yazık, demiş. O da kıza:– Kırk gün ölü başı bekleyeceksin, ona yazık, demiş.Bir gün kız öte
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Çok söylemesi günahmış, hikaye söylemesi sevapmış. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir kurt yaşarmış köyün kıyısında. Kışları açlıktan kıvranıyormuş. Yine böyle bir gün:– Köye gideyim de oradaki inekten, koyundan yiyeyim, demiş.Köye gitmiş, bir ineğe rast gelmiş:– İnek, ben öyle açıktım ki seni yiy
Bir varmış, bir yokmuş. Vakti zamanında bir köse varmış. Oğluna “Oğul eşeği al, götür, sat; fakat köseler mahallesinden geçme.” diyor.Oğul:“Pekey, baba.” diyor. Yola çıkıyor. Yolda köseler karşısına çıkıyor. Köselerden biri eşeğin bir ayağı olmasa eşeği yüz liraya alacağını söylüyor. Öteki köse de iki ayağı olmasa iki yüz elli liraya alacağını söylüyor.Oğlan eşeğ
Uzaklarda bir ülkede, ormanla kaplı bir ada varmış. O kadar güzel bir yermiş ki cennet gibiymiş. Bu ormanın kralı aslan değil, pençesi ve dişlerinin keskinliğiyle ünlü bir kaplanmış. Bu kaplan bütün vahşi hayvanları sindirerek adanın mutlak hakimi olmuş. Kabahati olanı derhal cezalandıran ve vazifesini iyi yapanı da anında mükafatlandıran bir kralmış. Bütün hayva
Vaktiyle bir padişah ve bunun üç oğlu varmış. Padişah da insan, günün birinde hasta olup yatağa düşmüş. Durumu günden güne kötüye gittiğinden, son saatinin yaklaştığını sezmiş ve oğullarını çağırtarak, demiş ki:– Ben ölünce en büyüğünüz padişah olsun. Bir felakete, bir sıkıntıya rastlarsa ava gitsin. Yolun üçe ayrıldığı yere geldiği zaman sağdakine sapsın;