Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu’da bulunan cephaneleri Ankara‘ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak öldü… Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış bebeğinede sarılıp onun donmaması için uğraş vermi
Alacakaranlık içinde sivri, siyah bir kayanın belli belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampete, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı derin bir uğultu halinde her tarafa yayıyor… Kederli bağrışmalarıyla ölümü hatırlatan küfürbaz karga sürüleri, bulutlu havanın donuk hüznünü daha beter artırıyordu. Mor dağlar gittikçe k
Sene 1992’dir, şubat ayının son günleri, Azerbaycan’da, Aliâbad köyünde bir evdeyiz. Bir baba evlatlarıyla beraber akşam haberlerini seyrediyor. Televizyonda altı yaşlarında bir kız çocuğu ağlayarak 26 Şubat’ta Hocalı’da yaşadıklarını anlatıyor: “Babam ilk defa o gün ağladığım için tokat attı bana, diyor. Ağlarsam sesimizi duyan Ermeniler bizi de öldürürlermiş, k
Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken; Zamanın birinde bir padişah varmış. Bu padişah, her tarafı camdan bir cami yaptırmış. Bir Cuma günü namazdan çıkarken, eli yüzü pak aksakallı bir ihtiyar görmüş. İhtiyar Padişah’a demiş ki:“Padişahım, eğer Kafdağı’nın ardındaki Altın Bülbülü
Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş. Çok yemesi, çok demesi günahmış. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini sallar iken Zamanın birinde, kel bir oğlancık varmış. Anacığı ile birlikte çok yoksul bir hayat yaşarlarmış. Bu Keloğlanın Rüstem isimli bir de arkadaşı varmış. Keloğlanla Rüste