Bağdat’ta yaşayan bir adam, günün birinde büyük bir mirasa kondu. Hiçbir çaba harcamadan öyle çok mal mülk sahibi oldu ki sorma gitsin. Ama malın, paranın değerini bilemedi, har vurup harman savurdu; su gibi para harcayıp keyfine baktı.Paralar suyunu çekince de, teker teker malları satmaya başladı. Hazıra dağ taş dayanmaz, derler. Aynen öyle oldu; adam kısa zaman
Sofinin biri, ağaçta asılı boş bir sofra gördü. Sofi, ekmek ve yiyeceğin aşkıyla şad olup raksa başladı. Üstünü başını paralıyor, bir yandan da şiir okuyordu:Ekmeksizliğin ekmeği, açlık derdine derman sofra. Raks ettikçe çılgınlığı ve sevinci artıyordu. Diğer sofiler de onu görüp raksa katıldılar. Hu hu diye bağırıyorlar, çılgınca ve sevinçle raks ediyorlardı. Çı
Bir tüccarın papağanı vardı; ama bu güzel kuşu kafese kapatmıştı. Tüccar bir gün Hindistan’a gitmek için yol hazırlığına başladı. Kölelerinin, cariyelerinin (kadın Hizmetçi) her birine tek tek, döndüğünde kendilerine neler getirmesini istediklerini sordu. Hepsi ayrı şeyler istedi. Tüccar papağanına da:“Ey güzel kuşum, Hindistan’dan sana ne getireyim, sen ne ister
Didim’in en önemli sembollerinden biri olan Medusa; Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona’dan biri olarak bilinir.Efsaneye göre, bu üç kız kardeşten yalnızca yılan saçlı Medusa ölümlüdür ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. Bu nedenle Antik dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak ama
Olympos’taki Peleus’la Thetis’in düğünlerine fesatlık tanrıçası Eris davet edilmemiştir… Fesatlık tanrıçası boş durur mu, davetsiz bir şekilde düğüne gelip masanın ortasına altın bir elma koyuvermiş. Elmanın üzerinde “en güzele” yazıyormuş. Bütün kadınlar elma benim, bana yakışır diyerek elmayı sahiplenmeye kalkmışlar, bunun üzerine en güzeli Tanrılar Tanrısı Zeu