Bir zamanlar, zulmüyle nam salmış bir kâhya yaşardı. Etrafındakiler onun eziyetlerinden bıkmıştı. Kimseye acımazdı, nerede bir zavallı görse hemen ezmeye çalışırdı.Günün birinde zalim kâhya bir kuyuya düştü. Ne yaptıysa kuyudan çıkması mümkün olmadı. Çaresiz, imdat istemeye başladı. Büyük bir korkuyla sağına soluna saldırıyor:Kimse yok mu? Ne olur kurtarın beni!
Bayram HikayesiYağmurlanırım bayram sabahlarıElimde değil.Ben, ilk okulu İzmit’te bitirdim. Okulumu çok seviyordum. Bana, bu sevgiyi kazandıran öğretmenimi daha çok seviyor ve saygı duyuyordum. Ruhu da yüzü gibi güzel insandı. Onun, bizim için sevinmesi, bizim için üzülmesi hâlâ, gözlerimin önünde, aynı canlılığını koruyor.Dördüncü sınıftaydık. Öğretmenimiz
Okuduklarımızdan ders alabileceğimiz ibretlik bir hikaye aslında.Sevdiklerimizin kıymetini onlar hayattayken bilmek, sevilene sevdiğini söyleyebilmek adına – Bir Güzel Hikaye Daha; “Ben Onu çok sevmiştim”- başlıklı hikayemizi okuyunca pişman olmayacaksınız. Değerli yazarımız Murat Çiftkaya’ ya teşekkürler. İyi okumalar.Din adamı yeni ka
Bir minik çocuk annesi nakış işlerken dizlerinin dibinde oturup onu seyretmeyi çok severdi Bir keresinde, aşağıdan annesine doğru bakıp sordu: “Anneciğim, ne yapıyorsun?” Annesi şefkatle cevap verdi “Nakış işliyorum, yavrum Bu kasnağa gerili kumaşın üzerinde güzel desenler işlemeye çalışıyorum.”“Ama yaptığın şey hiç öyle güzel görün
Herkes gidip yattıktan sonra doğrulup kalktım usulcacık, gidip pencereyi açtım. Evimizdeki bütün pencereler gibi gıcırdamadı, hafifçecik döndü yuvalarında, ellerimden çok önünde birikmiş havanın itmesiyle içe doğru hareket etti. Bir tomurcuk nasıl açılırsa açılıverdi öylece… Kanatları, tomurcuk üzerini örten gösterişsiz, sert yapraklar gibi ayrılmıştı birbi