Sıcak bir yaz günüydü. Her yer çiçeklerle dolu ve hava mis gibi kokuyordu. Çiçek tarlasının üzerinde arı vız vız diyerek yavaş yavaş uçuyordu. Havada o kadar güzel süzülüyordu ki papatya onu hayranlıkla izledi. Uçmaktan yorulan arı papatyanın yanındaki ağaç dalına kondu. Papatya, arı ile konuşmak isteyip seslendi: – Arı kardeş ne kadar güzel uçuyorsun. Oys
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Bağdat ülkesinin son derecede zengin bir padişahı varmış.Padişahın hazinesinde o kadar çok altın, elmas, pırlanta, zümrüt doluymuş ki, saymakla bitirilemez, hesabını kendisi bile bilmezmiş.Bağdat hazinesinin zenginliği her tarafa yayılmış, dillere destan olmuş. O kadar ki, Mısır’ı, Bağdat’ı, bü
İkilemelerin YazılışıAnlamı pekiştirmek, güçlendirmek, anlatımı daha çekici hale getirmek için aynı sözcüğün, eş, yakın, karşıt anlamlı veya sesleri birbirini çağrıştıran sözcüklerin yan yana kullanılmasıyla oluşturulan sözcük grubuna “ikileme” denir.İkilemeler ayrı yazılır: adım adım, ağır ağır, akın akın, allak bullak, aval aval (bakmak), çeşit çeşit, derin der
Kuyunun duvarlarındaki ayak yerlerine basarak ağır ağır inmeye başlayan genç delikanlı çok geçmeden son taşa bastı ve eli suya dokundu. Kova su yüzünde idi. Hiç bir şeye takılmamıştı. Hayretle etrafını yoklayan Abdullah Çelebi, kovanın ipini yukarıdan sarkıtılan ikinci bir ipe bağladı. Kovayı su ile doldurdu ve:– Kovayı çekini… diye bağırdı.Hava kara
En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur. Seçkinlerin bahtsızlıkları gözümüze sokulur; süslü püslü sözlerle bire bin katılarak anlatılır ve dünya âlem bu acı çeken soyluları seyreylemeye çağrılır: Seçkinler, facianın baskısı altında daha pek çok kişinin acılarını paylaştığın