Çok eskiden bir tarla faresi ile bir şehir faresi arkadaş olmuşlar. İkisi de birbirlerini çok severmiş. Aralarında güzel bir dostluk olmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret eder birlikte kırlarda güle oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri gibi koşar, zıplar, yuvarlanır oyunlar oynarlarlarmış…Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe davet etmiş.
Büyük teyze ellerini küçük beyaz bir havluyla kurulayarak içeri girdi. Ben odada resim yaparken o da akşam için yemek pişirmiş. Annem de böyledir. Sanki elini kolunu birkaç kez oynatır ve yemek bir anda hazır olur. Büyük teyze yemeğin yanında bir de sürpriz hazırlamış bana. Akşam yemeğinde görebileceğimi söyledi. Bence görülecek değil yenebilecek bir şeydir. Havl
Büyük teyze mutfağa giderken ben de balkon kapısını açtım. Balkonumuz sokağa bakıyor. Bazen annemle burada oturur, sokaktan gelip geçenleri izleriz. Bahçede oynarken annemin balkona çıktığını görürsem bana bir şeyler söyleyeceğini anlardım. Balkonun altına gelirdim.Büyük teyze elindeki tepside iki bardak şerbet ile balkona geldi. Yan yana duran iki tabureye oturd
Cem o gün okulda çok acıkmıştı. Canı fena halde tatlı bir şeyler çekiyordu. Bütün öğleden sonra evde mutfakta rafta duran reçel kavanozunu düşündü; çünkü öğlen teneffüsünde sıra arkadaşı Hakan kocaman bir reçelli ekmek yemişti. Cem son zil çalar çalmaz koşarak eve gitti.Eve girince ilk iş olarak kendisine reçelli bir ekmek hazırlamak istedi ve reçel kavanozunun o
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir zamanlar, uzak ülkelerin birinde yoksul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarımış ki, kadıncağız biricik keloğluna dahi güçlükle bakıyormuş. Keloğlan da, aksine bu durumu hiç umursamazmış. Her şeye gülüp g