HÂTEM-İ ÂSAM, yani Sağır Hâtem diye bilinen zat, bilgisi, takvası ve tevazusu ile haklı bir şöhret kazanmıştı. Bir rivayete göre sağır da değildi. Karısını utandırmamak için, onun işlediği bir suçu duymazlıktan gelerek, bütün ömrünü sağır taklidi yaparak geçirmişti.İşte bu zat, dostlarıyla birlikte bahçede oturuyordu. O sırada sineğin biri örümcek ağına düşmüş, v
Aç gözlü bir dilenci, mübarek bir zattan ısrarla para istedi. O zatın o gün için ona verecek herhangi bir şeyi yoktu. Kemeri de, cebi de bomboştu. Halbuki, eğer parası olsaydı, onun yüzüne altın saçacak kadar cömert biriydi.O çirkin huylu dilenci, o mübarek zattan bir şey koparamayınca, suratını asarak yanından uzaklaştı. Bir yandan da söyleniyordu. Çarşıya geldi
İslâmiyet doğduktan sonra kısa zamanda yayılmaya ve kendine taraftar toplamaya başlamıştı. Bu durum Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi inkarcıların hoşuna gitmiyordu. Bu gibiler kendi çıkar sistemlerinin bozulmaması için her hileyi yapabilecek türden insanlardı. İslâmiyet içki, fuhuş ve faizi yasaklıyor, insanlar arasında eşitliği getiriyor, zayıf ve yoksullara yardım e
Bodhisavita daha önceki yaşamlarından birinde Kral Brahmadttanın baş veziri olarak görev yapmıştı. Onun görevi Krala mali konularda bilgi vermekti.Bunun yanında, onun görevleri arasında, devlet işlerinin yürütülmesinde de yol gösterici olmasıda yer alıyordu. Kral halkına karşı gayet iyi niyetli, ancak zayıf kişilikte bir insandı. Çünkü kendi çıkarları için yalan
Köylünün biri, ineklerinin sütünden tereyağı yapardı. Her gün tereyağının bir kilosunu kasabadaki fırıncıya satardı. Aldığı paranın bir kısmıyla fırıncıdan bir ekmek alır, köyüne dönerdi.Bir gün fırıncı köylüye çıkışmaya başladı:– Ben, sana güvenerek getirdiğin yağları hiç tartmadan aldım. Müşterilerime sattım. Oysaki sen yağları eksik tartıyormuşsun . Se