Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gelip eve yerleşmiş. Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar. Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar. Ev işleri
Günün birinde gerçek bir prensesle evlenmek isteyen bir prens varmış. Gerçek bir prensesi bulmak için bütün dünyayı dolaşmış prens, ama her yerde karşısına olmadık sorunlar çıkmış, hepisinin prenseslikle uyuşmayan bir tarafları varmış.Büyük bir pişmalık içinde saraya tekrar dönmüş, öyle ya amacı gerçek bir prensesle evlenmekmiş.Bir gece olmadık bir fırtına kopmuş
Bir varmış, bir yokmuş… evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken zamanın birinde bir padişah varmış.Padişah bir gün vezirini çağırarak demiş ki :Al şu lirayı. Bununla bana bir koç alacaksın! Bu koçun etinden et, derisinden kürk isterim. Verdiğim lirayı geri, koçu da diri
Bir gün rüzgâr Güneş’le konuşuyormuş. Rüzgar, Vuvv… Ben senden daha güçlüyüm demiş.– Öyle mi? Demiş Güneş.– Elbette demiş rüzgâr. Bunu sana göstereceğim. Bak şu aşağıdaki yaşlı adamı görüyor musun?Güneş eğilip bakmış.– Görüyorum diye cevap vermiş.Rüzgâr gururla:– Gör bak! Onun ceketini çıkaracağım diye konuşmuş.Güneş:– Peki o zaman d
Çiçeklerin en güzel, güneşin en ışıltılı olduğu günlerde, bir yandan müzik sesi gelirken, bir yandan da çalışan karıncaların yorgun nefesleri duyulurmuş. Bu müzik, yazın bütün güzel günlerini tembellik ederek, bir yaprağın üzerinde bacak bacak üstüne atmış keman çalmaktan başka bir iş yapmayan tembeller tembeli Ağustos Böceği’ne aitmiş.Herkese gülücükler dağıtıp,