Nil sapienıice odiosius acumine nimio.Hiçbir şey bilgeliğe aşırı akıllılık kadar nefret edilesi gelmez.SenecaParis’te, 18– sonbaharının fırtınalı bir akşamında, dostum C. Auguste Dupinile birlikte paylaştığımız, No: 33, Dunôt Sokağı, Faubourg St. Germain’deki evde, onun küçük kütüphanesinde, ya da kitap odasında, düşüncelere dalmanın ve lületaşı bir piponun
‘‘Şeytan yine arıyor efendim.” Lisa Marie’nin sesi eski interkom makinesinden biraz cızırtılı gelmişti.“Bir dakika!” Mırıldandı Murray. Telefonu çenesinin altına sıkıştırdı. Tombul parmağı ile düğmeye bastı. “Bailey ile görüşüyorum. Onu sonra arayacağımı söyle”Kısa bir sessizlikten sonra, “Bu sabah bunun üçüncü arayışı olduğunu söylüyor.”Murray içini çekti. “Peka
H0ki-no-kuni[1] [2] eyaletinin Kurosaka köyü yakınlarında Hayalet Şelalesi olarak bilinen bir yer vardır. Bu şelaleye, neden Hayalet Şelalesi denildiğini ise kimse bilmez. Şelalenin döküldüğü yerin yanında küçük bir tapınak bulunur. Bu tapınakta, bölgede yaşayanların Taki Daimyocin adını verdikleri bir Kami kutsanmıştır. Tapınağın önünde, ağaçtan yapılma küçük bi
‘Ne mükemmel bir mehtaplı gece!’ sözcükleri döküldü Alymer Vance’in dudaklarından, ardından döndü ve bana tuhaf tuhaf baktı.Biz Surrey’de aynı küçük handa konuklardık ve hoş kokuların olduğu serin ve güzel bahçede oturuyorduk.‘Ay ışığı olması seni etkiler mi?’ diye sordu Vance. ‘Böyle bir gece seni belirsiz arzularla doldurur mu? Evrenin sırrını keşfetmek için yü
Ertesi akşam Aylmer Vance’a onun Bayan Green-Sleeves olarak adlandırdığı küçük hayalet hakkındaki hikayeyi (öyküyü) anlatma sözü vermesini hatırlattım. Balık avlamak için geldiğim Magpie Hanında başka bir akşamı da bunu dinleyerek geçirecektim; aslında bir hafta boyunca Surrey’de kalmayı planlamıştım ancak Vance’ın anlattıkları benim haftanın sonundan önce oradan